Neyse yeniden market konusuna dönersek alışverişimizi tamamladık aslında orada yiyecektik böyle ikea tarzı kendine özgü ucuz yemekleri var. Ama öyle kalabalıktı ki istemedik. Japon bile japonluğunu unutmuş gibiydi orada. Çıktık dışarıda bir yer bulduk, doyurduk karnımızı. Vejeteryan olmaya niyetliyim ya sözümona her yer steak house! Büyük ihtimalle yeni yılda girişeceğim bu işe, umarım pazartesi başlarım dediğim diyetlere benzemez. Sonra evlere alışverişleri taksim ederken ufak bir pişmanlık yaşamadım değil onlu yoğurdu küçük buzdolabıma nasıl sığdıracağımı hiç düşünmemişim mesela. Sonra outlet merkezi varmış ona gittik ama o da epey uzaktı gidene kadar zaten kapanma saatine iki saatten az kalmıştı. Hiç sevmiyorum kıyafet alışverişini, eşime mont lazımdı onu hallettik ben de ev için bir kaç bir şey aldım. Burada Franc Franc diye bir ev dekorasyon mağazası var Hong Kong menşeili ba-yı-lı-yor-um! Burada da işimiz bitince kiraladığımız arabayı teslim ettik. Oradan da kafaları çekmeye gittik. Çok güzel bir gün oldu. Sonra iki gün hepten yattım dinlendim.
Çarşamba yollara vurdum kendimi sonra mola verdiğim yerde eşimi aradım tam öğle vaktiydi o da geldi beraber yemek yedik. Sonra kahve içmeye gittik tam karşısındaki starbucksa. Bugün de Koreli arkadaşım oturmaya geldi. Ona kısır ve kek yaptım. Biraz da dedikodu yapınca giderken baş selamını bırakıp yanaklardan öptük birbirimizi. Ben ona türkçe o da bana korece öğretiyor biraz biraz. Yalnız o ne zor alfabedir. Onunla vakit çok güzel geçiyor ama gün sonunda dört dil ortaya karışık konuştuğumuzdan mütevellit hafif bir kafa zonklaması olmuyor değil.
Bir de film izledik onu da not düşmek isterim, çok etkileyiciydi. Sade olanın etkisi hep daha mı çok oluyor ne. Tarkovski'nin Ivan'ın Çocukluğu filmiydi, yönetmenin uzun metrajlı ilk filmi. İkinci dünya savaşı ile ilgili ama ne kan ne vahşet var ama o gerilim iliklere işliyor. Bir de öyle güzel yakınlaşma sahneleri vardı ki çok beğendim. Bundan sonra her hafta bir filmini izlemeyi düşünüyoruz.
Not: Geziden fotoğraf yok bütün günü kısa videolara çektim. O yüzden çarşamba çektiğim fotoları paylaşıyorum. Bir de bugün çektiğim var tarih 11.11 olduğunda Kore'de ve Japonya'da çubuk krakere benzeyen ama genelde tatlı olan bir abur cuburu birbirine hediye ediyorsun. Arkadaşımda bize gelirken biri bana biri eşime iki tane almış. Arkasına not yazarken çektim.
Filmdeki sahneye bayıldım, durup durup bakıyorum hatta :)Keyifli yazılar için çok teşekkürler
YanıtlaSilİzlemeni de tavsiye ederim, ben teşekkür ederim, sevgiler:)
SilKeyifle okudum :) Patates ve soğan çuvalına sevinme meselesine epey güldüm :) Domatesin taneyle alındığı memleketlerde yaşamak zor olsa gerek arkadaşım, bakalım bana da kısmet olacak mı şikayet etmek?
YanıtlaSilNesi zor be o dilin? Gayet basit. Sözlüğümü okşadım, elimin altındaydı, tesadüfe bak! :P Zorlanırsan bana sor, açıklamalı öğretirim :)))
Bloglamaya geri dönmene sevindim, bi' de öptüm.
Yaşamak sana da nasip olsun dilerim insan çok şey öğreniyor bu kadar farklı bir kültürün içinde.
SilAlfabe zor ya iki üç tane şeyi bir araya getirip bir ses yapıyorsun biri alttan biri üstten biri yandan:))) Sen zekisin diye her şey basit geliyor:)
Ya bizimki vakit geçirmece, öyle eğlencesine. Eve geldiğinde bir hoşluk olsun diye.
İyi ki yazdın canım benim öperim:)
Ne kadar guzel dolu dolu gecmis. Ben de kanada da yasiyorum insan uzaktayken arkadasim diyecegi kisilerle olmasi cidden cok onemli. Yanlis hatirlamiyorsam bir ara ise baslamistiniz. Hala devam mi ediyorsunuz yoksa ayrildiniz mi? Ozel degilse tabiki :) Turkiye ye donus planiniz var mi? Kanadadan sevgiler, eda
YanıtlaSilMerhaba Eda
SilYurt dışında yaşamayan bunun önemini anlayamaz gibi geliyor.
Evet sekiz ay çalıştım ama çalıştığım sürece sağlık problemleri yaşadım. Ve en sonunda ayrılmak zorunda kaldım.
Türkiye'ye dönüş konusu pek net değil ama Japonya'da da daha fazla kalmayacağız. Yakında burası bitiyor. Bakalım artık gerisi kısmet:)
Kanada'ya sevgiler:)