25 Nisan 2011

Kartepe kahvaltısı

Selam
Cuma günü 4 kız arkadaş pazar sabahı kahvaltı yapalım diye plan yapmaya başladık.Ve başladık neresi olsun diye görüşmelere,organizasyonu daha çok birimize yükledik o da sağolsun aradı taradı ve Zeytin Dalı diye Bostancı taraflarında bir yer buldu rezervasyonu yaptırdı.Tam buraya karar verdik derken başka bir arkadaş Fenerbahçe Happymoon's olsun dedi hoop rezervasyonu oraya aldırdık tabi bu arada gerçekleşen  telefon trafiklerini anlatmıyorum bile.Cumartesi gün boyunca olayımız buydu.Cumartesi akşam 10 gibi bir diğer arkadaş yarın geleceğimiz yollar hep kapalı bisiklet turnuvası varmış dedi,ben de olsun bir şekilde gelinir merkez noktalara oradan da yürürüz artık dedim.Öyle mi diyorsun dendi siz gelirseniz biz de geliriz o zaman diye 30dakikalık telefon trafiğinden sonra ohh dedim tamam artık uyuyabilirim çünkü sabah erken buluşacağız..Kafamı yastığa koydum derken bip bip mesaj sesi:"Biz düşündük ve o şekilde çok yol yürüyeceğe benziyoruz zaten Kadıköy'de miting var siz de dönemezsiniz,en iyisi iptal edelim" ve ben de son olarak o zaman miting e gidelim diyerek bu olayı  kafada bitirdim.Nasıl okurken yoruldunuz değil mi?
Sonra sabahı uyandım bizim ev halkı Kartepe'ye gidiyor,tutturdular sen de gel,ee  madem öyle geleyim bari dedim.Ve saat 10.30 civarı Kartepe'nin muhteşem göl manzarasında enfes bir kahvaltı ediyordum.Ben de diğer bloggerlar gibi bol bol foto çekmek isterdim,zira ben bunu çektikten sonra epey çeşit daha geldi ama bunları hemen mideye indirmek mi foto mu tabi ki yaşasın yemek yemek:)))Sonra çevreyi gezdik biraz.dönüş yolunda da Viaport a uğradık anlayacağın baya yorucu bir gündü.


Bugün bir sabah yürüyüşe çıktık annemle ve akabinde bugün sağlıklı beslenmeye karar verdim.Buraya da yazıyorum ki bozacak olursam şuradan utanayım:)AA unutmadan Paskalya bayramı kutlu olsun:))Yumurtalarım gelsin fotolarını eklerim buraya:)

22 Nisan 2011

incendies-içimdeki yangın

Filmi anlatmayı çok istiyorum ama şimdi baktım 29 Nisan 'da gösterime girecekmiş.Ve anlatıp da bozmak istemedim şimdi.Sadece şunu söyleyebilirim ki bu filmden sonra içinizde gerçekten de yangın çıkacak.Kendinizle ilgili bildiğiniz sandığınız gerçeklerin bir gün çok acı biçimde yerle bir edilmesi,savaşın içinde bulunduğumuz dünyada her gün yüzlerce masum insanı öldürmesi ve bizim sıradan hayatlarımızda bunların hiç farkında olamayışımız.Filmi bu bahsettiklerimin de ötesinde koltuğunuza yapışıp kalacaksınız.Bu filmin sonunda ağladım demek hafif kalır resmen kendimi paraladım.Işıklar açılır açılmaz G.ye hemen çıkalım buradan deyip ayağa kalktım ki hiç huyum değildir.Sahne kararana kadar beklerim.Ama içimde öyle bir ağlamak duygusu ki böğüre böğüre ağlamak derler ya işte öyle ağlamak istedim.O ise bana dur sakin ol tüm salon senin gibi şu anda dedi.Ve rahatça ağlamaya devam edebildim.

Gelelim düne,dün de sevgilimle Pera da gezdikten sonra Cevahir'e geçtik süpriz yapıp "Kaybedenler Kulübü"ne bilet  almış.Ben beğendim gerçi ama abartıldığı kadar gelmedi bana.Ha güzel vakit geçirdim o ayrı.Çok samimi gerçek bir filmdi ama ıssız adamı da anımsatmadı değil.Yalnızlık var sonunda,yalnızlık ömür boyu.Erkek yalnızlığı,kadınsa sıradan basit hayatı seçer.İçte de bir yara kalır o kadar.Sıkıldım bu tarz şeylerden.
Hm filmden öncede Cevahir de yeni bir fast food dükkanı açılmış,burayı deneyelim dedik.Carl's Jr isimli bu dükkanda kasada siparişini verip otuyorsun he bir de bardak veriyorlar sana içeceğini kendin alman için çünkü içecek sınırsız:)Sen masana oturan kadar da sipariş ettiklerin geliyor.Hamburgeri son derece doyurucuydu etleri kocaman ve lezzetliydi.Hizmet iyiydi tabi umarım ilerde bunu bozmazlar.Fiyatlar emsallerine göre biraz daha pahalı ama bun değer.Restoranın ilk açılış hikayesi ise şöyle 1940'lı yıllarda  Güney Kaliforniyalı yeni evli bir çift ellerindeki tüm parayla bir sandviç arabası kiralıyor ve sonra işler gitgide büyüyor ve bugün Singapur,Malezya ve Çin de dahi birçok restoranlara sahipler.

Ve günün son çeyreğini ise bir dostumla beraber onun evinde geçirdik.Kendisi kalemlere çok düşkün olduğu için her gittiğimde mutlaka bana da verir.Resimdeki kalemlerde bu seferki ganimetlerim.
sevgiyle....





21 Nisan 2011

Filmlere devam ama bu yazıda hepsinden kısaca bahsedip bu bahsi  burada bitireceğim.Zira şöyle bir bakınca çoğu blogda bu konulara yeteri kadar değinilmiş olduğunu gördüm.Özgürlük yolu (the way back) Sovyet rejiminden kaçmaya çalışan bir grup insanın hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.Zaten Güneş yanığı 2 de komünizme giydiriyordu.
Bu filmin bence en güzel yanı harika görselleriydi kah çöllerde kah kar kıyametin içinde.


Bir başka gün ise Rabbit Hole u izledik bir ailenin çocuklarını kaybettikten sonra yaşadığı dramı anlatıyor.Bu film açıkçası beni çok etkilemedi.Belki anne duyguları taşımadığım için olabilir diyeceğim ama Mamma Gogo diye bir film izledik orada da yaşlı ve kocasını kaybetmiş,biri erkek olmak üzere üç çocuğu olan alzheimer hastası kadının hayatından kesitler sunuyor ve henüz genç yaşta olan beni huzur evine gider miyim gibi düşüncelere itmeyi başardı.Mamma Gogo sabah 11 seansındaydı ve izleyenlerin çoğu yaşlı insanlardı.Filmin sonunda önümüzde oturan bir teyze "ben iki tane hayırlı evladım var çok şükür"  dedi ve yüreğim daha bir dağlandı.Yaşlanıp çocuklarının eline bakmak ürküttü beni.Bu arada bunu diyen teyze ressammış nasıl şık giyinip gelmiş.Her sene en az 10 film izlerim dedi.Biz arka koltuktan hayranlık dolu bakışları topladı.
Huzurevinden kaçmaya çalışıyor :(
Bir başka filmimiz ise "İnsan kaynakları Müdürü" bu müdür fabrikasında kısa bir süre çalışıp ölmüş olan bir kadının cenaze işlerini tamamlamak zorunda kalır çünkü ölümünden müdür sorumlu tutuluyordur.Kadının oğlunu ve kocasını bulur ve oğlunu alarak kadının memleketine doğru yola çıkarlar.Bu sırada müdürü suçlayan gazeteci de peşine takılır müdürün ve birlikte bu macerayı tamamlarlar.Bu filmin yönetmeni aynı zamanda Limon Ağacı'nın da yönetmeni olan Eran Riklis'tir.
Bugün bu film anlatımını bitiririm sanıyordum ama en güzelini daha anlatamadım.Onu apayrı bir başlıkta anlatacağım zaten diyebilirim ki hiç bir film bu kadar sarsmamıştı beni :İçimdeki yangın
Şimdi izninizle bu güneşli günü kaçırmamak için Bay G. ile Pera ya gideceğim.Sevgiler...

20 Nisan 2011

Festival bitti ve şimdi dvd den film izlemeye dönmek gerçekten kasıyor.Festivalin bir dökümünü yapmak istiyorum izninizle malum bu benim günlüğüm ve ben bunu yıllar sonra da okuyacağım ya:)Önce şunu söyleyeyim bu sene filmlerin çoğunu Rexx te izledik fena da olmadı.Afm Fitaş 4.salondan daha iyi olduğunu düşünüyorum en azından salon eğimi yeteri kadar var.Gelelim ilk filmimize "Güneş yanığı 2" tabi ki de bu filmi ben seçmemiştim sevgilimin tercihiydi çünkü ben savaş filmi falan sevmem kaldı ki filmin birincisini de izlememişim!O yüzden bu filme girmeden önce barlar sokağındaki İsis de oturup G.'den (her seferinde aşk böceği gibi sevgilim demek istemiyorum.)2.Dünya savaşının genel bir özetini dinledim.Allahtan çok zamanımız yoktu bu arada:))Filme az kaldı diyerek kalktık.Film Rusya yapımı her yer karla kaplı savaşılıyor ve baş karakter Kotov'un ve ondan ayrı onu arayan kızının hikayesini anlatıyor.Dediğim gibi bu filmi derinlemesine analiz edecek değilim sebebi yukarıda belli.Filmin sonunda bunun birinci bölümün sonu olduğu yazdı ki bu sanırım kötü birşey çünkü ilk film 1994 yılında çekilmiş bu film de 2010 yapımı artık 2.bölüm ne zaman gelir kim bilir?

 Blog yazmak sandığım kadar kolay bir iş değilmiş şu üç satır yazıyı yazmak bile zorluyor:)

07 Nisan 2011

ilk yazım

Yeni keşfettiğim blog dünyasına ben de katılmak istedim.Birileri okusundan ziyade görsellerle zenginleştireceğim bir günlük tutmak amacım.O yüzden damdan düşer gibi bugün neler yaptığımı anlatmakla işe başlıyorum.
Bugün sevgilimle birlikte olmaya başlayışımızın 7.yıl dönümüydü.
Sabah Beyoğlu'nda buluştuk.Kaç zamandır açık büfe kahvaltı yapmak istiyorduk.Bunun için Mek Med diye bir mekana girdik.Her şey oldukça keyifliydi.Sınırsız çay içtik ve 10tl ödedik.Tavsiye ederim.Sahipleri de sanırım Konak Kebap'ın sahipleri oradaki adamlar vardı çünkü etrafta.
Sonra yürüyerek Karaköy ordan Tahtakale ye geçtik Eminönü'nü gezdik.Gratiste 8-9 Tl olan saç fırçasını 3 Tl ye almış olmanın mutluluğunu yaşadım.Sonra kendime mavi renk bir yoga matı aldım.Ve ordan tekrar Taksim'e geçtik.Geçtğimiz haftalarda sivilce problemimden dolayı cildiyeye gitmiştim verdiği ilaçları almak için eczaneye girdim ama cilt analizi yapıyoruz falan filan ayağına çıktığımda kendimi farklı ürünlerle buldum Roc PURIF-AC temizleyici ve nemlendirici.Bakalım iyi gelecek mi.Starbucks da yorgunluk kahvelerimizi içtikten sonra festival filmi için şansımızı deneyelim dedik.19.00 da Fitaş 4 de "Another Year" isimli film vardı ve tüm biletler tükenmişti.Ama son anda gelmeyenlerin biletlerini satıyorlar biz de şanslıydık ve bu şekilde içeri girebildik.Filmde çok güzeldi.Umarım biz de  yaşlandığımızda Tom ve Garry gibi huzurlu ve mutlu bir çift  olabiliriz diyerek ilk yazımı burada bitiriyorum.