26 Mart 2012

Son zamanlarda okuduklarım üzerine kısa notlar

Madam Bovary'nin üzerimde yarattığı karamsarlığın ardından Elif Şafak okudum.Araf isimli kitabını.Oh dedim özlemişim Şafak okumayı.Değişik değişik tipler,yaşamlar bir anda farklı ve yaşıma yakın kişilerin hayatını okumak çok iyi gelmişti.Aslında Emma gerçekliğinden kaçıyordum.Flaubert nasıl olmuştu da bundan tam 155 yıl önce bunları yazmış ve sanki dün yazılmış gibi güncelliğini koruyordu ve ne kadar da doğruydu.Ama doğru olmak mutlu olmak demek değildi her zamanki gibi.O yüzden Araf ile kafa dağıtmak iyi gelmişti.Ömer,Abed ve Piyu herhalde en az Piyu'yu sevdim.Alegra'yı bir türlü sevemediği için.Debra'yı sevmedim kendini beğenmiş bulduğum için.En çok Zarpandit'i sevdim o kendini hiç sevmese bile.Elif Şafak'ı da bir kez daha sevdim bu kadar donanımlı olduğu için ama Araf iyi bir romandı diyemem kendi adıma.Karakterler evlere şenlikti özellikle Abed'in annesi Zehra Teyze ama kurgu daha güzel olabilirdi yine de iyi ki varsın Elif Şafak entel camia seni yerin dibine vursa da...
Gelelim Yeraltından Notlar'a...Bu yükte hafif pahada ağır bir kitap tabi ki.Ustalık ayrı bir şey gerçekten.O kadar basit bir dille neler neler anlatmış yine Dostoyevski.Önce bilimselliği akılcılığı yerden yere vurmuş iki kere ikinin beş etmesi ümidi ile.Sonra çıkarcılıktan,kötülükten dem vurmuş..İkinci bölümde ise bu fikirlerini hikayeleştirir ki zaten burası akar gider.Ben kitaplarımın altını çizerek okuyan biriyimdir.Bu kitapta pek bir yer çizemedim aksi takdirde bütün kitap fosforlanacaktı.Bir kaç alıntı yapacağım yine de buraya iyice beynime kazınsınlar diye.İşte onlardan bazıları:

".....evet, insanın tek yaptıgı sey , iki kere ikilerin peşine düşmek, okyanusları asmak, bu ugurda seve seve yasamını vermektir; ama öbür yandan aradıgını bulacagı için de ödü patlar. çünkü bulursa arayacak başka bir seyi kalmayacagını hissetmektedir. işçiler işlerini bitirince para alırlar; daha sonra da gidecekleri bir meyhane, düşecekleri bir karakol cıkar nasıl olsa. işte size bir haftalık iş güç. peki ama biz nerelere gideriz? onun için hedefe her varışta bir tedirginlik duyulur. insanoğlu amacına dogru ilerlemeyi sever, fakat amacını elde etmeyi değil. çok gülünç bir durum dogrusu. insanın yaratılıştan gülünç bir varlık olmasındandır bütün terslik zaten. iki kere iki dört çekilmez bir şey. iki kere iki dört, bana sorarsanız küstahlıktır. iki kere iki dört, ellerini bögrüne dayayarak yolumuzu kesen, sağa sola tükrük sacan bir külhanbeyinin ta kendisidir. iki kere iki dördün yetkinliğine inanırım, ama en çok övülmeye değer bir şey varsa, o da iki kere ikinin beş etmesidir." 


"(...)diyelim, gerçekten günün birinde bütün istek ve kaprislerimizin formülü bulunuverse; daha doğrusu isteklerimizin neye bağlı olduğu, hangi yasalara göre oluştuğu, nasıl değiştiği, değişik durumlarda ne gibi yönler aldığı üstüne kesin matematik formülleri ortaya çıkarılsa... o zaman, işte o zaman insanlar belki de isteklerinden vazgeçecekler, hem de yüzde yüz vazgeçeceklerdir. çizelgeye bakarak istemenin ne tadı kalır?" 


"(...) kolay elde edilmiş bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten acı mı daha iyi? evet, hangisi daha iyi?" 


baylar, yemin ederim, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık."(...)değil fazlasıyla bilinçli olmak, bilinci her türlüsü hastalıktır."


"Eskiden hak uğruna kan dökülür, istendiği kadar insan iç huzuruyla öldürülürdü; çağımızda kan dökmeyi iğrenç bir davranış saydığımız halde yine de bu iğrenç işle uğraşmaktayız, hem de eskisinden daha çok. hangisinin daha kötü olduğuna barın kendiniz karar verin."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder