tag:blogger.com,1999:blog-74608167428066355742024-03-18T06:03:02.655+03:00yeraznessYerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.comBlogger109125tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-63857082654353829262024-02-15T11:25:00.001+03:002024-02-15T11:25:20.238+03:00İç dökme <p> Annemin hastalık süreci ve ölümü hakkında düşünmemeye çalışıyorum o günlerden beri. Çünkü baş edemiyorum. O yüzden yok sayıyorum. Ama sanırım artık birazını anlatıp anlatıp atmak istiyorum kafamdan ve yüreğimden zehiri. </p><p>Beynindeki tümör alındıktan sonra kemoterapi sürecinde kan değerleri düşük olduğu için hastane yatışı verilmişti. Ve ailece sırayla yanında kalıyorduk. O günlerden birinde ailede sonradan görmüşlüğü ile bilinen bir çift akraba annemi ziyarete gelmişlerdi. Ve ziyaretleri boyunca erkek olan kendisinin de başının zaman zaman çok ağrıdığını, annemin başının ne kadar sıklıkta ağrıdığını, hastalığını nasıl anladığını sorarak bu ziyareti kendi korkularını hafifletmek için kullanmıştı. O kadar nefret etmiş onları oradan o kadar çok kovmak istemiştim ki… Ki sonrasında kadın olanı daha da nefretlik bir olay yapmıştı ki onu anlatmaya hala hazır değilim. Şimdilik adamı def edelim kafamızdan…</p>Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-15352864599670721702023-07-21T20:07:00.001+03:002023-07-21T20:07:38.974+03:00<p> Merhaba</p><p><br /></p><p>Eğer hala orada birileri varsa... Ellerime bakıyorum yazarken, yazmaya çalışırken. Nasıl özgüvenliymişim buraları kelimelerle doldururken. Bu blogu açtığımda nasıl da minnoş bir hayatım varmış. Nasıl da bebeksi dertlerim varmış. Bu demek değil ki uber dertlerim var şimdi. Ama yine de bir sürü şey oldu. Ve ben her zamanki gibi bu pandora kutularını açacak kadar yürekli değilim. 'Oysa ben bu gece yüreğim elimde sana bir sırrımı söyleyecektim...' Onun yerine izlediğim filmleri yazayım, yazmayınca çoğu şeyi unuttuğumu fark ettim. Belki de yaşanmışlıkları yazmamanın nedeni bu unutma isteği.</p><p><br /></p><p>Ne diyorduk filmler. İlk bahsetmek istediğim film: 2003 yapımı Kahve ve Sigara, yönetmeni Jim Jarmusch. Ben bu yönetmenin filmini ilk kez izledim. Kısa kısa farklı ünlülerin olduğu onbir bölümden oluşuyor. Sanırım tüm buluşmalardaki ortak nokta anlamsız ilişkilerimizle yüzleşme sağlaması. Herkesin herkesten bıkmış olması. Ama yine de buluşmaktan geri kalmayışlarımız. Instagram sayesinde herkesin, herkesin hayatından haberi var sürekli naklen yayındayız. Fikrimiz zikrimiz ortadayken buluşunca konuşacak ne kalıyor ki geriye. Sadece zaten fotoğraflarını görmüş olduğumuz hayatların bir geniş özetini yapmak. Herkesle aynı değil elbette çünkü konunun asıl açıldığı yerler hiç konuşmadıklarımız olunca o zaman tadına doyulmaz sohbetler ortaya çıkabiliyor tabii bu da zor yakalanan bir ilişki örneği oluyor. Bu kısa filmlerden bazılarında kahkaha attım bazılarından sıkıldım ama mizahı çok güçlüydü iyi ki izlemişim.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFu2_h96L8EpbqJDxsfb5f9lx8UUqUxHVJwgQPok7sOleiAtbfXTSfF2OtmhuxtbmWQB6MT50N71Ye4FyAZiN7MNiCt8NkPkew2M1mcTmn39R3S5xNdlG3lCDNXJSC7wf_bC7dHe5mbljdub6fsq7Lshp7h-Xhlm71bRxlO-9-QqHb7Ak6Ph3KsPZwmUlq/s1200/coffee.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="675" data-original-width="1200" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFu2_h96L8EpbqJDxsfb5f9lx8UUqUxHVJwgQPok7sOleiAtbfXTSfF2OtmhuxtbmWQB6MT50N71Ye4FyAZiN7MNiCt8NkPkew2M1mcTmn39R3S5xNdlG3lCDNXJSC7wf_bC7dHe5mbljdub6fsq7Lshp7h-Xhlm71bRxlO-9-QqHb7Ak6Ph3KsPZwmUlq/s320/coffee.jpg" width="320" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Bir başka film ise bu sene hayatıma giren kişiliğini,duruşunu çok sevdiğim çok donanımlı birinin tavsiyesiydi. Yalnız bir avcıdır yürek/ the heart is a lonely hunter. Onun yönetmeni de Robert Ellis Miller.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1wpewaVPTL25tRNNaUr7VZbg4S9_GW5Z8sHZTHLAdVOSKd2sfQMUUbisEu-z27ig2AAFUcnwbWaNF3QHkvKWokTXOTkYSpWIv2ea9jVN_S4X9-Re0gMGEg8CU_62Q_VMY-xXAPqBUQV6G5YACBW1Ew4TxUbMkVLHLoyTRbh6onzdgea_R1ecoH3VCMCob/s640/the%20heart%20is%20a%20lonely%20hunter.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="368" data-original-width="640" height="184" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1wpewaVPTL25tRNNaUr7VZbg4S9_GW5Z8sHZTHLAdVOSKd2sfQMUUbisEu-z27ig2AAFUcnwbWaNF3QHkvKWokTXOTkYSpWIv2ea9jVN_S4X9-Re0gMGEg8CU_62Q_VMY-xXAPqBUQV6G5YACBW1Ew4TxUbMkVLHLoyTRbh6onzdgea_R1ecoH3VCMCob/s320/the%20heart%20is%20a%20lonely%20hunter.png" width="320" /></a></div><br /><p><br /></p><p>Sağır ve dilsiz bir adam var başrolde inanılmaz hümanist ve belli ki hayata tutkun. Aslında kitap olan bu filmde içiçe geçen bir sürü önemli mesele işleniyor ama bana en çok yer eden. Kendisi gibi sağır ve dilsiz olup bir de yeme bozukluğu olan arkadaşına gösterdiği ilgi ve büyük hoşgörüydü. Çünkü ben başka bir insanın -ki bu insan çok yakınım da olabilir-toplum içinde hoşa gitmeyecek olan davranışlarını sineye çekemem, aşırı reaksiyon gösteririm. Belki ondan sonra hiç görüşmek bile istemeyebilirim. Sevmediğim bir özelliğim. Ama kahramanımız inanılmaz sabırlı o arkadaşına da etrafındaki herkese de çok iyi, çok sevgi dolu. Fakat ah ne fayda ah ne fayda kefen beyaz ah ne fayda diyerek bitiriyorum bu yazıyı. Ani bir son oldu belki ama aşırı hamlamışım yazı yazmakta. Umarım yarın akşam yine görüşürüz:)</p><p><br /></p><p><br /></p>Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-37849631351312985422020-04-13T22:52:00.000+03:002020-04-13T22:52:58.634+03:00bir günde ikinci postBugün yazmalara doyamadım. Çünkü beni çok saran bir film izledim. Böyle beni etkileyen şeylerden sonra kendimce araştırmalara dalıyorum burayı okuyan çoğunuz gibi. Önce ekşiye bakıyorum. Bilmediğim ve beğendiğim oyunculara bakıyorum. Müziklerine bakıyorum. Yönetmenle yapılmış röportajları izliyorum, dinliyorum. Böyle üç saat filan kopuyorum hayattan sanki ödev verilmiş gibi. Tabi bu bahsettiklerimi yaklaşık üç senedir filan yapamıyordum. Başka bir işin öğrenciliğindeydim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnNF3NCZJ-GB95EvzntmA465sAiObBQHi9w-b1to4-pG3loVB9QxH3nVa8ioFrqdmEL882uokfElA1ANSXEc7c-qCjx4I3cHNMYdTv_rg8YpQMH5NRy5dmcKCzLg4UrdB4BvfXGw2yp2Eb/s1600/444cf7a9-c1b1-4cd8-be09-df87c4073263.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1099" data-original-width="1199" height="293" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnNF3NCZJ-GB95EvzntmA465sAiObBQHi9w-b1to4-pG3loVB9QxH3nVa8ioFrqdmEL882uokfElA1ANSXEc7c-qCjx4I3cHNMYdTv_rg8YpQMH5NRy5dmcKCzLg4UrdB4BvfXGw2yp2Eb/s320/444cf7a9-c1b1-4cd8-be09-df87c4073263.JPG" width="320" /></a></div>
Film izlerken Garbis çekmiş, hoşuma gitti.<br />
<br />
<br />
Ama bu evde kalma sürecinde Garbis de işe gidemediği için kendime vakit ayırabiliyorum. Bu da bana inanılmaz bir keyif veriyor. Geçtiğimiz haftadan beri üç tane film izledik. Sondan başa gidersek bugün izlediğim Pelin Esmer'in 'İşe yarar bir şey' filmi ile başlayayım. Kaç zamandır instagramda severek takip ettiğim kişilerin paylaşımlarında görüyordum ama Pelin Esmer'in yönetmen koltuğunda olduğunu fark etmemiştim. Bilseydim hiç bekletmeden izlerdim. Çünkü 11'e 10 kala filmini çok sevmiştim. Ben zaten her zaman hayatın içinden karakterlerin günlük hayatlarını izlemeyi çok seviyorum. Bu filmin yarısı da yol hikayesi olarak geçiyor diyebiliriz. Edebiyat seven, Barış Bıçakçı'yı sever Onu seven de bu filmi sever diyorum:)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh2cODC4wF8cX-q5s9kpsVm1gtmFNo3-ZklFfcoQSn-TwytFs71u7kwIJ9Q1_wYmLp2d0FUEglJiB18VsZLMcnxOgtb65rpLrY4Q-EYlWUnBhbPJYx_a_E-CxrAVXtYOlMWab8k9Q6uTij/s1600/ise-yarar-bir-sey.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="516" data-original-width="740" height="223" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh2cODC4wF8cX-q5s9kpsVm1gtmFNo3-ZklFfcoQSn-TwytFs71u7kwIJ9Q1_wYmLp2d0FUEglJiB18VsZLMcnxOgtb65rpLrY4Q-EYlWUnBhbPJYx_a_E-CxrAVXtYOlMWab8k9Q6uTij/s320/ise-yarar-bir-sey.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
İkinci filmimiz bir dedektiflik hikayesi, zengin aile büyüğü verilen bir yemek sonrası ölü bulunur evlatları, torunu tombalağı herkes evdedir o gece peki onu aralarından hangisi veya hangileri öldürmüştür. Keyifli bir akşam filmi.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgX7VI35dIK4HKnr93DL_iKd0UkFdvtcFtIqh1vYKWfrroo2F3AgAUEZjZ9W0bUeu4b58tzQfi_ppJrMnXvtm17S7LCKxzR58EnMZsDSsoCLoLqOj8veMWA405WrCnhn5JJP_pjE82-Bldh/s1600/knives-out-filmloverss.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="750" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgX7VI35dIK4HKnr93DL_iKd0UkFdvtcFtIqh1vYKWfrroo2F3AgAUEZjZ9W0bUeu4b58tzQfi_ppJrMnXvtm17S7LCKxzR58EnMZsDSsoCLoLqOj8veMWA405WrCnhn5JJP_pjE82-Bldh/s320/knives-out-filmloverss.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
İlk izlediğim ise tamamen rastgele bulduğum bir netflix filmi. Çünkü herkesin aynı anda aynı şeyleri izlemesine biraz gıcığım galiba. Elbette benim de kesiştiğim şeyler oluyordur çoğunlukla ama çok da tercih etmiyorum. Bunun güzel afişini görünce festival filmi olduğunu anladım. Konuyu da kendimce ilk dakikalarda çözdüm sandım. Ama yanıldım. Film çok başka bir yere aktı. Şimdi yönetmenin adı neydi diye bakarken ki adı Taika Waititi imiş. Bugün izlemeyi programladığımız Jojo Rabbit filminin de yönetmenin o olduğunu fark ettim. Hayatımdaki bu küçük tatlılıkları seviyorum:) O filmi de afişi güzel geldiği ve konusu 2. Dünya Savaşıyla ilgili olduğu için seçmiştim. Çünkü yine afişten dolayı gözüme sanatsal gelmişti. Ben bu sırf bu sebepten izleyebilirim, konusu itibari ile de Garbis'i de düşünüyor olurum diye:)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW43Bre0WAKRSh8vtlpIJylkwP75djhQ71k-ND5nHRUe7mcsh_nwGo0iMIOcxkq7XUXeaAPiXCGToqFzDc4zMCk8bsGrLlEXQdIEIIyPvKiibdH_Z8xtHu_fMD2UvB3ZZiGLvv1Aevm6DC/s1600/243093.jpg-r_1920_1080-f_jpg-q_x-xxyxx.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="756" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW43Bre0WAKRSh8vtlpIJylkwP75djhQ71k-ND5nHRUe7mcsh_nwGo0iMIOcxkq7XUXeaAPiXCGToqFzDc4zMCk8bsGrLlEXQdIEIIyPvKiibdH_Z8xtHu_fMD2UvB3ZZiGLvv1Aevm6DC/s320/243093.jpg-r_1920_1080-f_jpg-q_x-xxyxx.jpg" width="224" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
Ne yazdım be! Yazamadığım günlere inat bir günde iki post. Sağlıcakla kalın.Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-66003663349295118032020-04-13T20:47:00.000+03:002020-04-13T20:48:27.908+03:00yaşama sevinciDoktor, kardeşime ve bana annemin kötü sonuna hazır olmalısınız demişti. Babam da yoktu yanımızda üstelik. Nasıl da bizim gibi küçük çocuklara güvenip bunu bize söylemişti. Biz kimdik ki...Bunu söylediğinde annem yürüyordu, duşunu alıyordu. Çok iyyidi sadece kan değerleri kötüydü o kadar. Ama geçecekti. Geçmedi. Her gün bir şeyleri yapamaz oldu. Kalkamaz, tuvalete gidemez ve en son konuşamaz hale geldi. Her şey inanılmaz derecede kötüydü. Tarif edilemez boyutta kötü bunu anlatmanın bir yolu yok bunu ancak yaşayanların bilebileceğini düşünüyorum belki bir de yazarların çünkü -ben bunları anlatmayı sevmem ama bu yazıyı yazmaya beni iten şey- az önce izlediğim Pelin Esmer'in 'İşe yarar bişey' filminde Cortazor'un bir hikayesini anlatıyorlardı. Ölümü kurtuluş gören bir adamın sarı bir çiçek karşısında hayret ve hayranlık içinde kalması. Bunu duyduğumda çok sarsıldım çünkü hastane bahçesinde sinir krizi geçirdikten kısa bir süre sonra hastane peyzajı içine yerleştirilmiş topraktan fışkıran çiçekleri görünce tam olarak aynısı hissetmiştim. Annem ölüyordu, dünyam kayıyordu ama gürül gürül bir hayat akmaya devam ediyordu. O nasıl güzel bir çiçekti, ölürsek biz de bir daha göremeyecektim onu. Ve evet ölecektim bugün annem yarın ben. Gerçekten öyle bir şey varmış. Yalnız askerler ve yaşlılar değil sıradan insanlar da ölüyormuş. Ama ben gurbette bir başımayken ne kadar da istemiştim bazen ölmeyi ya da öyle sanmışım ne budalaymışım. Yaşama arzusu ne denli büyükmüş içimde. Bunu görmek ve bu sefer de ölmekten korkmanın eşlik ettiği günler. Hayat tuhaf bir deney tahtası ama öyle güzel ayarlanmış ki her şey biz sıradan ölümlüler için. Şimdi yine benzer günler bir hastalık var ama bize gelmeyecek, gelmez ki değil mi:))<br />
<br />
Üç film izledim geçen haftadan beri onları yazacaktım ama bu çıktı iyi ki de çıktı bazı acıları bir nebze bile konuşabilmek ilaç. Eğer dinleyenler acılardan beslenmiyorlarsa.Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-56938450034840936022020-04-03T16:23:00.001+03:002020-04-03T16:23:25.031+03:00deneme bir iki<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTCU6kpfXBXR2o7qGByE0iPNG4znL6NRJDhKe4tPV6OebiCwakgRHW1pcP5fyAGFTKxGkFWqh9QYM_V8QSIfl1FW3bxQEMFa_O6lrEj9hDFdFvhwEbW7KWGqSXbuU6ZgKECjQQYPLDgCP9/s1600/IMG_6161.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1600" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTCU6kpfXBXR2o7qGByE0iPNG4znL6NRJDhKe4tPV6OebiCwakgRHW1pcP5fyAGFTKxGkFWqh9QYM_V8QSIfl1FW3bxQEMFa_O6lrEj9hDFdFvhwEbW7KWGqSXbuU6ZgKECjQQYPLDgCP9/s320/IMG_6161.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Yeni kayıta bastı ellerim ama kafamda ne var hiç bilmiyorum. Yazmayı ellerime bıraktım. Çayımdan bir yudum aldım. Bu sayfadan bugüne kadar ne ruh halleriyle ne heyecanlarla geçtiğimi düşündüm. Sanırım aktif yazdığım yıllar hayatımın en pembe yıllarıymış. Ama bu konuya girmek istemiyorum. Hayat hepimiz için özellikle de bu dönem ekstra zor. İyi şeyler görmeli iyi şeyler duymalı bu zamanlarda insan. O yüzden eskisi gibi neler okuduğumdan, neler izlediğimden ve dinlediğimden bahsedeceğim bir süre umarım en kısa zamanda gezmelerden görmelerden de haber gelir.<br />
<br />
Okumalara gelince elimde beş altı kitap gelip geçiyorlar. Zaman bahanesi yok artık hiçbirimizde belki problem başka yerlerde. Sanırım elimizdeki telefonlarda. Hele ki böyle kimselerle görüşemediğimde iyice instagrama düşüyorum. Bir de eski belam hay day e sardım. Bir yandan da kelimelik. Elim on dakikada bir telefonda. Geçtiğimiz günlerde elimden düşürdüm ekranın yarısı gitti, evren bana pahalıya mal olan bir mesaj vermeye çalışıyor diye yorumladım.<br />
<br />
Yeni yemekler deniyorum herkes gibi. Yeni derken bana yeni tabi:) Pancarı haşlayıp rendeleyip sarımsaklı yoğurtla karıştırdım benim için yüzyılın buluşuydu aklım neredeymiş bunca yıl...Gerçi sarımsaklı yoğurdu neye koysan güzel oluyor ayrı mesele.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
İzlemek deyince çernobili izledik. Beş bölümlük mini dizi, yakın tarihimizde yaşanan bu olayın etkileri benim çocukluk dönemime denk geliyordu ve anımsadığım tek şey Levent Kırcalı 'olacak o kadar' parodileriydi. bir aydınlama yaşadım iyi oldu. Garbis de 32. gün de bu konuyu işlediklerini hatırladı. Sonra baktık ki Mehmet Ali Birand patlamaya sebep olduğu düşünülen adamla görüşme yapmış. Etkileyici fırsat bulursam onu da izlemek istiyorum.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
En son da Alice Miller okudum. Sizi üzen yakınlarınızı affetmek zorunda değilsiniz. Çoğu terapistin nihai hedefi budur. Onun yerine sizin yaralarınızı şefkatle saracak bir terapist bulun ve buna kendinizi mecbur hissetmeyin demiş. Değişik ve rahatlatıcı gelse de insan sevdiğini ne yaparsa yapsın her koşulda her şartta seviyor da sevmediğini de ilk dokunuşta eliyor. Aslında önemli olan sevmek zorunda bırakıldıklarımızı sevmediğimiz için vicdan azabından kurtarabilmek de...bizim az sevdiklerimiz ve bizi az sevenler aynı kişiler değil her zaman maalesef.<br />
<br />
O değil de yeşillikleri çok özledik onu ne yapacağız.<br />
Bir şeyler karaladım burada olan varsa ses etsin mutlu olurum:) Nâzım'la bitiriyorum.<br />
<br />
...ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman<br />
İçeride on yıl, on beş yıl,<br />
daha da fazlası hatta<br />
geçirilmez değil,<br />
geçirilir<br />
kararmasın yeter ki<br />
sol memenin altındaki cevahir.<br />
<br />
<br />
ps:Foto Nagoya'da en çok sevdiğim dükkan Franc&Franc'den. Nereden baksan beş senesi var. Umarım yine gidebiliriz bir gün<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-69146586806391411542017-06-20T12:53:00.002+03:002017-06-20T12:53:35.458+03:00bak yerazness geliyor, selam veriyor:)Merhaba<br />
<br />
Nasıl özlemişim blogumu, tarifi yok. Meğerse ne büyük lüksmüş, kendi başıma kalıp şuraya iki satır yazabildiğim anlar. Canım kızım beş ay on günlük oldu. Onunla ilgili anılarımı yazdığım bir defterim hali hazırda var dolayısıyla burada çok detaylı bahsetmeyeceğim. Burayı beynimin ve kalbimin yüzde doksanını doldurmuş olan bebekli hayattan bir kaçış noktası olarak kullanmaya karar verdim. Ne kadar bağımsız kalabilirim bilmiyorum:) Ama deneyeceğim. Edebiyat, müzik, film olabilirse seyahat belki biraz resim hakkında yazmak istiyorum.( Resim sanatı hakkında bilgim olduğu için değil yazarak ve anlatarak öğrendiğim için) Ve tabi akıp giden hayatımdan da bir şeyler paylaşmak istiyorum. Buraya söz vermek beni dürtsün istiyorum. 20 Haziran yani bugün itibariyle her salı bir yazı yazacağım. Konu ne olur şimdilik bilmiyorum. Bugünlük bu haftamın gündemini yazayım. Yazmak olayından iyice koptuğum için bugünlük madde madde gideceğim.<br />
<br />
*Nora'ya bugün ilk defa bir çay kaşığı yoğurt verdim. (ha neydi, bebekli hayattan bahsetmeyecektim.)<br />
*Bayramda İstanbul'da kalma kararı aldık. Hem evde de yapılması gereken ufak tefek işler var, iyi oldu.<br />
*Fİ'yi herkes gibi ben de severek izledim bitirdim. Sonu çok fazla Black Swan olmamış mı?!<br />
*Bir sürü yarım kalan kitabım var ve bu çok canımı sıkıyor.<br />
*Nora'ya mama sandalyesi alacağız ikea antilop düşünüyorum, burayı okuyan anne varsa fikrini belirtirse çok memnun olurum.<br />
*Bazı kitaplarımı ayıklamak istiyorum bedava da verebilirim ama gerçekten okuyacak biri olsun istiyorum bir de elden alma imkanı olsun istiyorum çünkü çoğu zaman dışarı çıkma şansım olmayabiliyor.<br />
*Japonya'yı çok özlüyorum.<br />
*İki yüzlü, yanar döner insanları çok kafama takıyorum.<br />
*Deniz Bolsoy Erdem'in Terapi Defteri kitabını sonunda parama kıyıp aldım, pişman değilim.<br />
*Dün akşam film kanalında 'Gelinin Babası' filmini izledim ve ilk defa evin küçük kızı rolüyle eşleştirmedim kendimi artık gelinin annesi olmuştum. Çok tuhaf.<br />
*Sergül geldiği için mutluyum.<br />
*Ceren geleceği için umutluyum.<br />
bugün yalnız bu kadar, darılmayınız<br />
salı yine gelirim, hoşça kalınız:)<br />
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-47764635982242483192016-10-23T14:22:00.000+03:002016-10-23T14:22:01.263+03:00dolu dolu film festivallerinden tek filmli günlereBundan iki hafta önce pazartesi günü çok kıyak bir gün geçirdim. Resmen hayattan bir gün çaldım halbuki eskiden böyle günlerim çok olurdu. Hem de eşimle beraber. Ama işte hayat gailesi dedikleri tam da bu olmalı.<br />
<br />
Pazartesi günü doktor görüşmem vardı, oradan çıktım direk taksime. Öğle vaktiydi ve karnım acıkmıştı. Hemen atladım tramwaya doğru Galatasaray'ın oradaki Otantik Ev Yemekleri Lokantasına.<br />
İçeri girdim, üst kat hep sakin olur. Garsona daha merdivenlerde dedim 'sen bana bi karışık otantik tabak hazırla bi de kola, ben tuvalate gidip geliyorum, üst köşe masaya koy'. O karışık tabağa bayılıyorum, keşkek, hıngal ve içli köfte! İnanılmaz keyifli.... Oradan sokağı izledim eskiden ne çok geldiğimizi düşündüm. Üniversitede dersler kaçta biterse bitsin yolumuz oradan eve giderdi:)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieOmlHR2KJTT2PFUhUnxkv5QsBJTR0BePz0A6-g3VecJ-RH9LydjHw4FvRK8-Yc3D4vlwnFyMBH0yCxsxgRnt-8gocVMcP1vlFlcUnm4zu3F3ZU23tTv8oKjaEjgrjTeurTrhuZsF3xdaV/s1600/captain_fantastic_ver2_xlg.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieOmlHR2KJTT2PFUhUnxkv5QsBJTR0BePz0A6-g3VecJ-RH9LydjHw4FvRK8-Yc3D4vlwnFyMBH0yCxsxgRnt-8gocVMcP1vlFlcUnm4zu3F3ZU23tTv8oKjaEjgrjTeurTrhuZsF3xdaV/s320/captain_fantastic_ver2_xlg.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Çıktım Mephistoya uğradım. Aslında bir kaç kitap aldım elime incelemek istedim ama bir sandalye koltuk atmamışlar ki rahat rahat bakalım. Çıktım üst katta kafesine oturdum. Çok tatlı çalışanları var. Niyetim film festivali kapsamında seçtiğim filme girmekti. Ama bileti son dakika kapıdan alacaktım o yüzden yarım saat kala kalktım. Yarım saat ayakta bekleyişten sonra, cillop gibi bie yer buldum kendime ve ha-ri-ka bir film izledim. 'Kaptan Fantastik' çocuk gelişimi, okulsuz eğitim olsa nasıl olurdu daha bir sürü şeyi işleyen ve bende defalarca daha izleme isteği uyandıran bir film oldu. Kesinlikle herkese tavsiye ederim, sıkılmadan izleyeceğiniz garanti. O çocukların kültür seviyesi beni yerin dibine soktu. İzleyin derim başka bir şey demem.<br />
<br />
Sonra yine bir Mephisto yaptım ama bu sefer kırtasiye bölümüne oradan da eve geçtiğimde mükemmel bir günün sonuna gelmiştim tek üzüntüm bu güzel filmi eşimin izleyememiş olmasıydı. Anlatmamak için kendimi zor tutsam çok başarılı olamadım:) Neyse ki bir hafta sonra internete düştü de beraber de izleyebildik. Sonrası ise bir haftalık grip hayatım oldu. Hayattan yeniden soğudum. Japonya'<br />
dan beri kedi sahiplenme isteğim vardı. Ama bu hastalık döneminde vazgeçtim. Çünkü hastalandım annem geldi baktı ama ben hastalandığımda kedime kim bakacak:( İşte böyle deli fikirler kafamda, çünkü her şey bitti o kaldı:) Bakalım bu hafta nelere gebe?Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-28711092607103195822016-10-01T14:59:00.000+03:002016-10-01T14:59:02.376+03:00Baba ve Piç<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCVV-XQcQJDVeDWIgorhi3p7G2IrjKh3owuBBcLVCU1LXUdFCIp2aoFqRLG-n6rXHV8DyEVApLfoE8z0FN-KJVwybRKHzHJiWCpaAywncFiqd-uU6WRl8kMwP2jhixCjEft56EXVLlVSTF/s1600/985.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCVV-XQcQJDVeDWIgorhi3p7G2IrjKh3owuBBcLVCU1LXUdFCIp2aoFqRLG-n6rXHV8DyEVApLfoE8z0FN-KJVwybRKHzHJiWCpaAywncFiqd-uU6WRl8kMwP2jhixCjEft56EXVLlVSTF/s320/985.jpg" width="257" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
Üstümden etkisi silinmemişken taze taze yazmak istedim. O yüzden yine pat diye giriyorum olaya. Şimdi bir durdum, zaten hayatımda da hep böyle değil miyim? Bir şeylere uzun uzun hazırlanmanın büyüyü bozacağına inanırım hep, ya da olmayacağından korkarım. O yüzden de her şeyi paldır küldür yaşarım. Neyse...<br />
<br />
Epeydir twitterım kapalıydı bir iki ay önce yeniden açmıştım. En sevdiğim yönü, çoğu kültür sanat olayını buradan takip edebilmek. Mesela ben tiyatroyu çok severim kesin daha önce de yazmışımdır. Evimiz Üsküdar Müsahipzade Celal Sahnesi'ne çok yakın olduğu için ortaokul lise dönemlerimde neredeyse hiç oyun kaçırmadım diyebilirim. Hatta o yıllara ait oyun düzeni kataloglarımda hala en değerli hazinelerim arasında. Şimdi ise bir çok değerli sanatçı görevinden alındı. Şehir tiyatroları çok değişti. Bence izleyici kalitesi de çok düştü. Susmayan telefonlar, geç gelen izleyiciler, konuşanlar... Twitter diyordum işte oradan çok sevdiğim ve Elif Şafak bugün bu hale gelmeden önce yazdığı bir roman olan Baba ve Piç'in <a href="http://www.talimhanetiyatrosu.com/index.php" target="_blank">Talimhane Tiyatrosu'nda</a> seyirciyle buluşacağını öğrendim. Çok da heyecanlandım. Çünkü daha önce Zorlu Center'a gelmişti ve bilet bulamamıştım. Neyse ki bu sefer hem erken davrandım hem de şanslıydım. Çok kibar bir beyefendiden iki kişilik yerimi rezervasyon ettirdim. Sahneyi bilmediğim için seçimi ona bıraktım o da mükemmel bir yer ayarlamış sağolsun. Oyunu izlemeye gelen bir çok değerli tiyatro sanatçısından bile güzeldi yerim. Deniz Gökçer, Çiçek Dilligil herkesin mutlaka tanıdığı ama bir seferde ismini söyleyemeceği daha bir sürü oyuncu vardı. İyi ki de yerimize son dakika geçmemişiz de rahat rahat görme imkanım oldu sevdiğim bu güzel insanları.<br />
<br />
Sahneye bakış üç ayrı pozisyondandı. Ben ilk kez standart dışı bir sahne görmüş oldum böylelikle.<br />
<br />
Oyuna gelecek olursak kitabı okumuş olanlar bilirler. Türk Ermeni meselesini temele alan bir konusu var. O yüzden bazı kişilere hitap etmeyebilir. Aslında en çok da o 'bazı kişilerin' izlemesi ve anlaması gerek ya neyse. Oyunculuklar güzeldi. Yalnızca oyunun tek erkek oyuncusu olan Gökçen Gökçebağ'ı beğenemedim. Aşırı ciddiyetsiz geldi bana. Sanki sahneye şakacıktan çıkıyormuş gibi. Ama O'nu internetten araştırırken babasına denk geldim. Yalçın Gökçebağ, ressamış. Çok beğendiğim tabloları oldu. Konuyu dağıtmayayım. İlgilenirseniz<a href="http://www.yalcingokcebag.com/pPages/pArtist.aspx?paID=403&section=130&lang=ENG&bhcp=1&periodID=-1&pageNo=0&exhID=0" target="_blank"> şuna</a> tıklarsınız.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
En çok da Rose rolünü canlandıran İdil Yener'i beğendim. Ve kızıma vermeyi düşündüğüm isim olan Nora Tokhosepyan'ı çok sevdim inanılmaz derecede Rory'e benziyordu tarz olarak.(Oyundaki tarzı)<br />
<br />
Oyunda en çok sevdiğim kısım ise önemli olanın Türklerin Orta Doğu ülkesi mi yoksa Avrupa Ülkesi mi olduğu tartışmasından çok aslında Türklerin kendi içinde çok farklı kesimlerinin olduğunun yani Türkün Türke yabancı olduğunun 'alkolik karikatürist' tarafından yapılan tespiti idi. Ne kadar doğru şeyler söyledi.<br />
<br />
Bilet fiyatları iki kategoride 40 ve 50 tl. Yeri ise Şişli Musevi Mezarlığının karşısında. Bir alışveriş merkezinin içinde. C bloktan giriliyor. İçerisini pek sevmedim ama tiyatro alanı güzeldi.<br />
<br />
Velhasılı kelam sezonu çok güzel bir oyunla açmış olduk. Çok keyif aldık. Tiyatronun sahibi ve oyunun yönetmeni olan Mehmet Ergen'e bu güzel atmosfer için teşekkür ederiz.<br />
<br />
<br />
<a href="http://tiyatrolar.com.tr/etkinlik/baba-ve-pic">http://tiyatrolar.com.tr/etkinlik/baba-ve-pic</a><br />
<br />
<br />
<br />
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-6048735369757008422016-08-12T20:38:00.001+03:002016-08-12T20:38:54.705+03:00imlasız bir yaz yazısıselam canım blog<br />
<br />
bu günlerde adada ikamet ediyoruz. bol oksijen, toprak ve deniz. gerçekten çok iyi geldi. tek eksik bir divan şu balkonda. her yemekten sonra uzanmak istiyorum o divana. eşim bu oryant tarafımdan çok endişeli, nereye de götürse beni. halaylar çekip, divanlar arıyorum...<br />
<br />
goodreadste kendime uçuk bir hedef koymuşum ne akla hizmet bilmiyorum. buradayken bol bol okuyabiliyorum. belki sene sonunda hedefin yarısına ulaşırım. bugün de peter pan i bitirdim. pek beğenmedim. ben niye böyleyim allahım herkesin bayıldığı fantastik şeylere ben niye bağlanamıyorum.<br />
<br />
bebeğimiz olacak inşallah. cinsiyeti de kız:) 18. haftadayız. artık her an hareket edebilirmiş. heyecanla onu bekliyoruz.<br />
<br />
hamilelikte saç kesilmez diyorlardı ama ben dayanamadım kestirdim. hem de küt. hiçbir zaman saçına şekil verebilen bi insan olmadığım için, hep uzun olan saçlarımın tepemde duruşuna daha fazla dayanamadım.<br />
<br />
hayatımda ilk defa fox dizisi izliyorum. ismi no 309. başroldeki kızla hamileliğimiz aynı gidiyor diye mi ne sardı beni bi de oyuncular çok iyi. sevinç erbulak bile var, esas kızla esas oğlan dışında herkes çok iyi oynuyor. var mı izleyen?<br />
<br />
yakın arkadaş çocuğu da başka seviliyor. bizim bi ezelimiz var baldan tatlı. yalnız yetiştirme ne kadar önemli bu sahillerde daha iyi anladım. her taraf çocuk kaynıyor. anneler kızıyor bağırıyor falan. ben ezelin annesinin yani biricik arkadaşımın bağırdığını hiç görmedim. büyük insan gibi hep konuşuyor. ezel de hiçbir şey tutturmuyor.<br />
<br />
bir başka canım arkadaşımsa yakında nişanlanıyor. eğleneceğiz ne güzel:)<br />
<br />
ve bir başka yakın arkadaşımsa bu hafta kpss ye girecek. özel sektörde çalışmasına rağmen iki senedir gecesini gündüzüne kattı bu sınav için. mahvedilmiş bu düzende ne kadar şansı var bilmiyorum ama en güzelini diliyorum onun ve emek veren herkes için.<br />
<br />
bu da böyle bir gündem değerlendirmesi olsun. çınarlıdan sevgiler:)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkaTmufY7MDNP0q-5aGYBeMX5y8X1qTAptECod6VUF_Z4ppU97ok7fSWp81_Xu5l5RlQwQjFgNsQmAoUS19ILBW9Tq44Z-_TFnVY2n-_zn88wuHhZSvDYe3aQ8yWAwzdOuI-NKSWfoBh3P/s1600/IMG_0214.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkaTmufY7MDNP0q-5aGYBeMX5y8X1qTAptECod6VUF_Z4ppU97ok7fSWp81_Xu5l5RlQwQjFgNsQmAoUS19ILBW9Tq44Z-_TFnVY2n-_zn88wuHhZSvDYe3aQ8yWAwzdOuI-NKSWfoBh3P/s320/IMG_0214.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-86486642886583081892016-07-01T09:44:00.001+03:002016-07-01T09:44:35.142+03:00hello againJaponya'nın bitişi, Türkiye'ye geliş oradan Amerika'ya gidiş oradan hızla dönüş derken bünyem altüst olmuş durumda-idi. Gerçekten dibi buldum gibi. Ama gidiyorum gidiyorum bakıyorum ki dibin sonu yok. Ağlamaktan gebersen de değişen hiçbir şey olmuyor. Baş ağrısı ekleniyor yürek ağrına.<br />
<br />
Ne oldu da bugün yazmak istedim, sanırım Sergül'ü okumak, onun hayatına tanıklık etmek. Sanırım tanıdığım en güçlü insan. Çünkü hayatta kalmak demek nefes alıp vermek değil, onun hakkını vererek yaşamaya çalışmak. Ve O bunu yapabilen nadir insanlardan. Her türlü eleştiriden uzak kalmaya çalışarak 'kendi olarak kalabilen' bir güzel insan.<br />
<br />
Sergül benim tanıdığım birisi eminim onun gibi nice hayat kahramanları vardır. Bense 'yapım bu' diyerek dünyayı kendime dar edip duruyorum. Ve bu gidişata bir son vermeye karar verdim bu sabah. Elimden geldiğimce deneyeceğim. Yaşadığım her dakikanın hakkını vermeye çalışacağım. Kendime söz veriyorum. Buraya da yazıyorum ki dönülmez olsun sözüm.<br />
<br />
ADİOS AMİGOSYerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-60742476084539558692016-04-04T18:05:00.000+03:002016-04-04T21:30:01.830+03:00Lawrence merkeze ilk gidişin yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyZqYkcTRs6dUnDRjTVded7TTeEAjYSz4pxh_yo9QVYgsYjW4OsN5tv0qHj5ZTQYwoh7a09MJJk3MmXrOYKMm3qost99ETVxanFFB25iTzgEPl3-iVptjsILtmFY-WXYGHERzdJ1FMUuOh/s1600/IMG_3004.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyZqYkcTRs6dUnDRjTVded7TTeEAjYSz4pxh_yo9QVYgsYjW4OsN5tv0qHj5ZTQYwoh7a09MJJk3MmXrOYKMm3qost99ETVxanFFB25iTzgEPl3-iVptjsILtmFY-WXYGHERzdJ1FMUuOh/s320/IMG_3004.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Geçtiğimiz cumartesi günü karar verdik şehir merkezine gitmeye. Yaşadığımız şehirde herkesin arabası olduğundan mı bilinmez, toplu taşıma olayı çok zayıf. Mesela metro yok. Otobüslerse çok sınırlı. Burası üniversite merkezli o yüzden öğrenciye bedava,kampüs içinden binerse normal vatandaşa da bedava. Neyse iki aktarma ile vardığımız -toplamda yarım saat sürüyor- şehir merkezinde beni ilk karşılayan şey güzel mi güzel şehir kütüphanesi oldu. Gitmeden şehir haberlerine baktığımda üç gün sürecek bir kitap indirimi olacağını biliyordum. Dolayısıyla ilk durağımız, kütüphane altına kurulan indirimli kitap standıydı. Çok tatlı bir indirimdi. Kitapların hepsi bir dolar, kalın kapaklılar iki dolar:) Sonuçta 17 dolar tutan paha biçilemez bir sevinç yaşadık.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRZVkMBgzQ-oreWpp299Nu2kKtbtm3swah-2EHYMo5XpKoP7AhMs9qTLsKdRMLQzned9r0w7Ye_wnUvvJvPfT5zsM-tj53caLT81iRJWYOl3WKyXMloTc7SBAPw6-z1On7xha8WUZLWQZo/s1600/IMG_2994.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRZVkMBgzQ-oreWpp299Nu2kKtbtm3swah-2EHYMo5XpKoP7AhMs9qTLsKdRMLQzned9r0w7Ye_wnUvvJvPfT5zsM-tj53caLT81iRJWYOl3WKyXMloTc7SBAPw6-z1On7xha8WUZLWQZo/s320/IMG_2994.JPG" width="239" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Oradan ayrılıp biraz da dükkan gezelim dedik. İlk girdiğimiz dükkana bayıldık. El yapımı objeler satıyor. Harry Potter standı vardı ve çok güzel yastıkları, posterleri hatta mutfak kepçeleri vardı. Ama tabi el yapımı olduğu için biraz fiyatlıydı. Bu dükkanda interneti bağlatmak için gittiğimiz turkcell gibi bir telekomünikasyon firmasında bize yardımcı olan elemanı gördük ve selamlaştık, hal hatır sorduk mesela çok şaşırdım ve sevindim. Küçük bir yer oluşu, herkesin birbirini az çok tanımasına imkan sağlıyor. Çok tatlı bir duygu. Sonra çok güzel bir kitapçı gezdik, ikinci el bir kitapçı ama harika bir yerdi. Bizim sahaflar gibi kaderine mahkum bırakılmış değildi hiçbir şey. Gayet bakımlı araya koltuklar serpiştirilmiş, kedi geziyor çocuklar da onun peşinde... Çok sıcak bir ortamdı.<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSyQFJDdC15TFnegwCCjoP9YSEjGinTrB8AZkd5OOhz-HcF0d_xDPvGTPdRxEaLjIQn6aQX55ef3Ur34yVA_IolBpXdOB2RxnM0zFliK6zO_2ovHrNLxP4JbDlBW5QfBAb4tk-Oh647kAm/s1600/IMG_3010.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSyQFJDdC15TFnegwCCjoP9YSEjGinTrB8AZkd5OOhz-HcF0d_xDPvGTPdRxEaLjIQn6aQX55ef3Ur34yVA_IolBpXdOB2RxnM0zFliK6zO_2ovHrNLxP4JbDlBW5QfBAb4tk-Oh647kAm/s320/IMG_3010.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
Sonra bir yerde yemek yedik. Hava da çok güzeldi şansımıza. Dışarıda oturduk. Ben pinterestte hep görüyordum, sarı kabağı spagetti gibi ince ince kesip salata yapıyorlar. Menüde onu görünce denemek istedim, çok da beğendim. Bir de burada restaurantta garson sürekli masaya gelip her şey yolunda mı diye soruyor. İlginç bence.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5_fZsfQ0HX0x3aejwQJjTyN2K71_T-mga7_xlfT1Md3sfB4baHpPUZ6VVjwli4oG5-8ZY4kyfJl39jC0f-tlDqAKyfeOAOBw6_8hMZqrmiRIUOh5yJUfLIHc0OJbRgtmgQROHE1pHK-g1/s1600/IMG_3014.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5_fZsfQ0HX0x3aejwQJjTyN2K71_T-mga7_xlfT1Md3sfB4baHpPUZ6VVjwli4oG5-8ZY4kyfJl39jC0f-tlDqAKyfeOAOBw6_8hMZqrmiRIUOh5yJUfLIHc0OJbRgtmgQROHE1pHK-g1/s320/IMG_3014.JPG" width="320" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7oMJP3zIAFj_4ld8LBQdiNGqkLRIzCPiEzYIym_d252ol1b8feFcS_X4yutEKp2P7eHMtBaAl0gHx5-d-VyBOt4VHkFaakPHhcrH9GRDR9rPczw1LB4eizKEBP-rQqiYDFLzoSFEeFdhY/s1600/IMG_3019.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7oMJP3zIAFj_4ld8LBQdiNGqkLRIzCPiEzYIym_d252ol1b8feFcS_X4yutEKp2P7eHMtBaAl0gHx5-d-VyBOt4VHkFaakPHhcrH9GRDR9rPczw1LB4eizKEBP-rQqiYDFLzoSFEeFdhY/s320/IMG_3019.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
Az vaktimiz kalmıştı ama aklımda bir de antikacıya gitmek vardı. İçeride yalnızca on dakika kalabildim. Ama çok güzel bir Norman Rockwell eseri kaptım. Ba-yıl-dım! Müze serisinden bir biblo, banyoma yerleştirdim hemen. Ama doyamadım antikacıya, haftaya muhtemelen yeniden gideceğiz:)<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbMjGWq9cOoE7Z2p2Z-z-GaKB8vx-ws80M65pQf4whn8yWlxFFmP6JKgFNH9CNO0Cpj8QyQ_iK0UkpxpZ6jPHDOD7DrBX6hAmrXjR-zkotqQAQH8nVENf4F3zNRbALurEKuJWBVMsIPGFS/s1600/IMG_3049.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbMjGWq9cOoE7Z2p2Z-z-GaKB8vx-ws80M65pQf4whn8yWlxFFmP6JKgFNH9CNO0Cpj8QyQ_iK0UkpxpZ6jPHDOD7DrBX6hAmrXjR-zkotqQAQH8nVENf4F3zNRbALurEKuJWBVMsIPGFS/s320/IMG_3049.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Şimdilik bu kadar görüşmek üzere sevgili blog:)Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-57169231285824371322016-03-28T18:31:00.000+03:002016-03-28T18:31:51.441+03:00Merhaba Amerika<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpUURrwSgvIMiTJE3R39tjc60phqkQB63DecuY4wLYP-XTD0R2ir3l6wlwI2uDfuYDMVMmwJqNBB6gDkomUAyJjgDbHWJj49p9UwTLk9k-da-uneemsIWEZOwfNjnkxw0Q49YNXv8YGTff/s1600/IMG_2735+%25281%2529.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpUURrwSgvIMiTJE3R39tjc60phqkQB63DecuY4wLYP-XTD0R2ir3l6wlwI2uDfuYDMVMmwJqNBB6gDkomUAyJjgDbHWJj49p9UwTLk9k-da-uneemsIWEZOwfNjnkxw0Q49YNXv8YGTff/s320/IMG_2735+%25281%2529.JPG" width="320" /></a></div>
Amerika'ya gelme ihtimali Japonya'daki ilk senemizden sonra hep vardı. Ama kesin değildi. Ve ben de sürekli gel git içindeydim. Çoğunlukla da gitmek istemiyordum. Çünkü Japonya'da çektiğim hasret, zorluklar vs beni baya yormuştu. Yine yeniden aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Ailelerimizin yanında korunaklı daha rahat bir hayat sürmek istiyordum. Ama zaten gideceğimizin de kesinliği olmadığı için bu konu bir açılıp bir kapanıyordu. Derken bu konu çok kötü bir günde, hocamızdan aldığımız 'her şey hazır, sizi bekliyoruz' mesajıyla açıklığa kavuştu. En azından belirsizlik bitmişti ben de biraz biraz kabullenmiş gibiydim. Ama içimdeki bu isteksizlik konsolosluk sabahına kadar sürdü. Nasıl çıkabilirim işin içinden bilmiyordum. Kalalım diyemiyordum çünkü bunun mantıklı hiçbir yönü yoktu. Derken derken yine karmakarışık duygularla geldiğim bu yeni ülkeyi inanır mısın blog ilk girişte sevdim. Ve kendiliğinden oldu. Yani madem yaşayacağız sevelim diye değil. Bildiğin sıcak karşıladı beni. Bunda eski sevgili İstanbul'un beni delirtmiş olmasının da büyük payı olabilir tabi. Onun o kavgacı, bekleten, bencil, kendine bakmaz halleri beni oldukça kavgacı yapmıştı ona karşı. Kansas ise mart ayında olmamıza rağmen güneşiyle karşıladı beni, güler yumuşak yüzüyle... Kışın ortasında hamakta uyuyakalabildim. İnsanlar sanki kırk yıllık ahbabım. Aradaki farkı basit bir örnekle tüm yakınlarıma anlattım buraya da yazayım.<br />
<br />
İstanbul'da gece geç bir vakit Osmanbey'deki evimize dönüyorduk. Evin yanında çokça otopark var bunların bir de kocaman bir çoban köpekleri var. Nasılsa gece diyerek tasmasız bir şekilde salmışlar sokağa, Köpekcağız oyun yapıyor heralde ama havlıyor, geçit vermiyor, sırtıma atlıyor ki ben köpekten korkmam. Ama gecenin bir yarısı ve biz evimize girmek istiyoruz. Fakat köpek kesinlikle geçit vermiyor. Derken kocam otoparka seslendi ki gelin köpeğinize sahip çıkın diyerek adam çıktı ve yerden eline bir taş alarak köpeği korkutarak kontrol altına almaya çalışaraktan bizi korudu(!)<br />
<br />
Buraya geldiğimizde ise bir gün yürüyüş yapıyoruz. İki tane adam da üç tane tasmasız köpeği gezdiriyordu. Aramızda otuz metre filan var ki biz hiç bir korkma emaresi göstermiş değiliz. Adam sakin bir şekilde köpeklere oturma talimatı verdi o üç tane koca köpek sakince oturarak bizim geçmemizi beklediler.<br />
<br />
Yok ya dedim bırak atlasınlar sırtımıza biz alışkınız:))) Yani bu kıssadan hisse tüm farkı ortaya koyuyor işte.<br />
<br />
Tabiki genelleme yapmak istemem, Amerika süper bir yer demek istemiyorum. Bu yaşadığımız yer biraz daha korunaklı bir bölge. Biraz daha yerel halkının yoğun olduğu bir alan. Bir büyük şehir sayılmaz. Ama ben zaten Tr ye dönsem de büyük bir şehirde yaşamayı kesinlikle istemem. Japonya'da bu sakinliğe çok alışmışım. Burası keza öyle. Çok şükür.<br />
<br />
Ben aslında buraya getirdiğim kitaplarımdan bahsedecektim ama başka şeyler yazasım varmış. O da bir dahaki yazının konusu olsun bari. Sevgiyle kalın...<br />
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-68083445068915939702016-01-20T06:24:00.000+02:002016-01-20T06:24:44.550+02:00Teşekkürler JaponyaSelam sevgili blogum<br />
<br />
Japonya maceramızın sonuna geldiğimizi gururla sunarım. Eşim doktorasını aldı. Evliliğimiz üç yılını doldurdu. Hayatımda hiç aklıma gelmezdi buralarda yaşayacağım. Tamamen körlemesine geldiğim bu ülke bana çok şeyler öğretti. İşte bazıları<br />
<br />
<br />
<br />
<ul>
<li>Ağaçları, çiçekleri fark etmeyi, onlara dokunmanın iyi geldiğini</li>
<li>Gök yüzüne bakıp, havayı koklamanın güzelliğini</li>
<li>Çöplerin nasıl beş yüz çeşit olduğunu </li>
<li>Çöpü atarken bile düzenli olmanın güzelliğini</li>
<li>Tanımadığın insanlarla selamlaşmanın sıcak duygusunu</li>
<li>Sıra beklerken sinirli olmaya gerek olmadığını</li>
<li>Yaptığın her neyse özenle yapmanın huzurunu</li>
<li>Kurallara uymanın getirdiği düzenin güvenini diye uzar gider ilk aklıma gelenler bunlardı.</li>
</ul>
<div>
Japonca girdi hayatıma, hayatımı idame ettirebilecek kadar öğrendim. Hiç yoksa kafamda onlarca Japonca kelime ve cümle var. Bundan büyük mutluluk duyuyorum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Koreli dostlarımız oldu, onlarla harika vakit geçirdik. Ucundan kıyısından kültürlerini tanıma fırsatımız oldu. Kilometrelerce ötede ne kadar benzer bir kültüre sahip olduğumuzu gördüm. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Çalıştım, dilini bilmediğim bir ülkede kendi paramı kazanma fırsatım olunca "Dünyanın her yerinde yaşarım ben, ekmeksiz kalmam" dedim. Kendimi çok sevdim.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfRu9KqIBJ_PwcezuhdKtCkQno07kOwNbhw3pfm2tcVv6lKCxggcPbVx8KzJCVTyVOu646Jr5qpySN442v0yVnwZhQre4cxQSv7uqdFfEexHl-F_kHmOZ0Oe72VLsreljhk5fOMg3wDzXz/s1600/yukata.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfRu9KqIBJ_PwcezuhdKtCkQno07kOwNbhw3pfm2tcVv6lKCxggcPbVx8KzJCVTyVOu646Jr5qpySN442v0yVnwZhQre4cxQSv7uqdFfEexHl-F_kHmOZ0Oe72VLsreljhk5fOMg3wDzXz/s320/yukata.jpg" width="240" /></a></div>
Yukata giydim, onsene gittim, sashimi yedim. Üç sene önce duysam bu kelimeleri 'O ne ki ya ?!' derdim. Öğrendiklerimin devede kulak olduğunu görüyorum her gün. Dünyada ne çok öğrenilecek, tecrübe edilecek şey var Allahım! </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yoga yaptım, asla unutamayacağım duygu değişimlerini deneyimledim.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Parasız kaldık, yumurtanın ne kadar işlevsel bir besin olduğunu öğrendik.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Buraya gelmeden önce kendimi çok güçsüz sanırdım. Halbuki mecbur kalınınca insan dağları bile delermiş bunu anladım. Ama bu dağ delmede yalnız değilse, sevdiceği ile birlikteyse dağ delmenin de keyifli hale gelebildiğini öğrendim. Hrant Ahparig' e neden yurt dışında yaşamıyorsunuz diye sorduklarında "Benim kendi cennetimi, kendim didişerek yaratmak isteyen bir yapım var. yani biraz kavga etmek daha güzel bir yaşam gibi geliyor." diyor aynı şeyi<br />
kendimiz için düşünüyorum. İstanbul'da ailelerimiz yanında korunaklı ve rahat bir yaşam sürebilecekken, Japonya'da yer yatağında üç sene geçirdik. Ama paha biçilemez deneyimler elde ettik. Ve bir ay kadar İstanbul'da kaldıktan sonra kısmetse bu sefer de dünyanın bir başka tarafında Amerika'da sürecek maceramız. Umarım bizi güzel günler bekliyordur. Ama şimdi içimde iki gün sonra İstanbul'da olmanın mutluluğu var. Görüşmek üzere:)</div>
Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com20tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-30992433759631504912015-11-12T16:11:00.001+02:002015-11-12T16:33:58.312+02:00Costco ve Toki Gezisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZBklBaKJVW4bXLrKDAJC9zit9qRspRkt3zDGCxsxL300V_I1-hwQ_QDtb8B0pdINPydedzy9WYClvImSIl4o6Fk1yr970q6sv8PRunJ1ZPfKKg7hSXIMLmJA-P1OujMTapjcrcWiBNfdu/s1600/IMG_3622+%25281%2529.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZBklBaKJVW4bXLrKDAJC9zit9qRspRkt3zDGCxsxL300V_I1-hwQ_QDtb8B0pdINPydedzy9WYClvImSIl4o6Fk1yr970q6sv8PRunJ1ZPfKKg7hSXIMLmJA-P1OujMTapjcrcWiBNfdu/s320/IMG_3622+%25281%2529.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Vay be bir hafta ne çabuk geçmiş diyerek başlıyorum satırlarıma. Geçtiğimiz pazar günü Koreli arkadaşlarımızla organize olup ülkemizdeki metro marketi gibi bir yere gittik. Costco diye bir yer. Amerikan malları satıyor. Kartla giriliyor. Korede'de şubesi olduğundan bizim arkadaşların kartıyla içeri girebildik. Bizim evden yaklaşık bir saat uzaklıkta, oraya vardığımızda saat yalnızca on buçuktu ve içeri tıklım tıklımdı. Buranın avantajı uygun fiyata çoklu satın alabilmek. Çünkü normal bir japon marketinde kilo ile alışveriş yapılmaz tane ile yapılır. İlk geldiğimde bu beni canımdan bezdirse de sonraları alıştığımı söyleyebilirim. Yine de bu pazar günkü alışverişin sonunda eve getirdiğim bir çuval patates ve soğana baktıkça mutlu oldum:) Zaten bu aralar iyice annemin cümlelerini kurmaya başladım. Mesela geçen bir gezmemizde, lokantada yemek yerken kendimi şu cümleyi kurarken buldum:" Çamaşırları iyi ki yıkayıp asmışım, hava güneşli, ne güzel kururlar!" Bana neler oluyor:)))<br />
<br />
Neyse yeniden market konusuna dönersek alışverişimizi tamamladık aslında orada yiyecektik böyle ikea tarzı kendine özgü ucuz yemekleri var. Ama öyle kalabalıktı ki istemedik. Japon bile japonluğunu unutmuş gibiydi orada. Çıktık dışarıda bir yer bulduk, doyurduk karnımızı. Vejeteryan olmaya niyetliyim ya sözümona her yer steak house! Büyük ihtimalle yeni yılda girişeceğim bu işe, umarım pazartesi başlarım dediğim diyetlere benzemez. Sonra evlere alışverişleri taksim ederken ufak bir pişmanlık yaşamadım değil onlu yoğurdu küçük buzdolabıma nasıl sığdıracağımı hiç düşünmemişim mesela. Sonra outlet merkezi varmış ona gittik ama o da epey uzaktı gidene kadar zaten kapanma saatine iki saatten az kalmıştı. Hiç sevmiyorum kıyafet alışverişini, eşime mont lazımdı onu hallettik ben de ev için bir kaç bir şey aldım. Burada<a href="http://www.francfranc.com/shop/" target="_blank"> Franc Franc</a> diye bir ev dekorasyon mağazası var Hong Kong menşeili ba-yı-lı-yor-um! Burada da işimiz bitince kiraladığımız arabayı teslim ettik. Oradan da kafaları çekmeye gittik. Çok güzel bir gün oldu. Sonra iki gün hepten yattım dinlendim.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisntcsgYrJ7pMQJVKKL5Tzhr91Ce5hilfAbbBKZGEAsOctB8ng8DNFuDgIhfs8tHorsquclgshB0d3V8nRfxuoacKbT0hSoIZq6LvPwsgnrXN0faKEsDwwmPYml1-L8_-pMz7sQljlnzm8/s1600/IMG_3618.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisntcsgYrJ7pMQJVKKL5Tzhr91Ce5hilfAbbBKZGEAsOctB8ng8DNFuDgIhfs8tHorsquclgshB0d3V8nRfxuoacKbT0hSoIZq6LvPwsgnrXN0faKEsDwwmPYml1-L8_-pMz7sQljlnzm8/s320/IMG_3618.JPG" width="240" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9Of1iAEMoIO6EVtvbEU3LWQpGisQzdDzjAL6FP2d5RUgz8b_2fc3BRJ-ac_7iqBH11z3Jx7Wo-T43iirSnGcM59Gi-iGFIcFiJfaqqpjBix_NrQgRi3-EM0u_ttC4JxeTF_SuhLsTS1ka/s1600/IMG_3617.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9Of1iAEMoIO6EVtvbEU3LWQpGisQzdDzjAL6FP2d5RUgz8b_2fc3BRJ-ac_7iqBH11z3Jx7Wo-T43iirSnGcM59Gi-iGFIcFiJfaqqpjBix_NrQgRi3-EM0u_ttC4JxeTF_SuhLsTS1ka/s320/IMG_3617.JPG" width="240" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
Çarşamba yollara vurdum kendimi sonra mola verdiğim yerde eşimi aradım tam öğle vaktiydi o da geldi beraber yemek yedik. Sonra kahve içmeye gittik tam karşısındaki starbucksa. Bugün de Koreli arkadaşım oturmaya geldi. Ona kısır ve kek yaptım. Biraz da dedikodu yapınca giderken baş selamını bırakıp yanaklardan öptük birbirimizi. Ben ona türkçe o da bana korece öğretiyor biraz biraz. Yalnız o ne zor alfabedir. Onunla vakit çok güzel geçiyor ama gün sonunda dört dil ortaya karışık konuştuğumuzdan mütevellit hafif bir kafa zonklaması olmuyor değil.<br />
<br />
Bir de film izledik onu da not düşmek isterim, çok etkileyiciydi. Sade olanın etkisi hep daha mı çok oluyor ne. Tarkovski'nin Ivan'ın Çocukluğu filmiydi, yönetmenin uzun metrajlı ilk filmi. İkinci dünya savaşı ile ilgili ama ne kan ne vahşet var ama o gerilim iliklere işliyor. Bir de öyle güzel yakınlaşma sahneleri vardı ki çok beğendim. Bundan sonra her hafta bir filmini izlemeyi düşünüyoruz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwce87zqlgp39rZuHaANatqtCxnD9HTZbUEnwLR1_grpRvPyDrsLmzLn1rXAS4MSAMgAUXAUG2OwMjMfIIfHWNDnwxAg0KPQMLheca2YWlc3EX9XsY7IzC6IMAZ-35Ko8l2gaVdyx6TKlN/s1600/529cca5199c7dd12440006b0_1396817654388_2048.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="235" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwce87zqlgp39rZuHaANatqtCxnD9HTZbUEnwLR1_grpRvPyDrsLmzLn1rXAS4MSAMgAUXAUG2OwMjMfIIfHWNDnwxAg0KPQMLheca2YWlc3EX9XsY7IzC6IMAZ-35Ko8l2gaVdyx6TKlN/s320/529cca5199c7dd12440006b0_1396817654388_2048.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Şimdi kaldı cuma-cmtesi-pazar o da eşimin kardeşinin gelişine hazırlıkla geçer. Önümüzdeki günler hareketli geçecek olsa da haftaya yine yazmak istiyorum. Görüşmek üzere:)<br />
<br />
Not: Geziden fotoğraf yok bütün günü kısa videolara çektim. O yüzden çarşamba çektiğim fotoları paylaşıyorum. Bir de bugün çektiğim var tarih 11.11 olduğunda Kore'de ve Japonya'da çubuk krakere benzeyen ama genelde tatlı olan bir <a href="http://www.tofugu.com/2010/11/11/what-is-pocky-day-11-11/" target="_blank">abur cuburu</a> birbirine hediye ediyorsun. Arkadaşımda bize gelirken biri bana biri eşime iki tane almış. Arkasına not yazarken çektim.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjecT9bjAOoWbrw4lMxlh6ZFVFFrmAl6hff_fgXpPJbM5mXKgifYh4_-UDxS3e8yrinlNukkB7qIvj0tGRQRTDf9vSCAXWoHaTINU85dFcMeedJiafIDQjsDhRPg3KsHQbqtwiKUFBtUOB_/s1600/IMG_3639.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjecT9bjAOoWbrw4lMxlh6ZFVFFrmAl6hff_fgXpPJbM5mXKgifYh4_-UDxS3e8yrinlNukkB7qIvj0tGRQRTDf9vSCAXWoHaTINU85dFcMeedJiafIDQjsDhRPg3KsHQbqtwiKUFBtUOB_/s320/IMG_3639.JPG" style="cursor: move;" width="240" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-20323836491140786242015-11-06T06:49:00.000+03:002015-11-06T06:52:42.741+03:00Momoko'nun sürprizi<br />
<br />
Dün belki de Japonya'daki hayatımın en sürprizli günlerinden biriydi. Şöyle başlayayım anlatmaya. Önceden sözleştiğimiz gibi dün yani perşembe günü Koreli arkadaşım bize gelecekti. Öğleden sonrayı birlikte bizde geçirecektik. Geldi de sohbet muhabbet akşam nasıl oldu anlamadım. Tam kalkmaya yakın zil çaldı. İkimiz de korku dolu gözlerle birbirimiz baktık bir saniye. Çünkü burada maalesef kapı öyle beklenmedik pek çalmaz. Gelecek kişi ile en az bir hafta önce sözleşmiş olunur. Onun dışında postacı çalar kapıyı ondan da genellikle haberim olur. Neyse efenim kapıyı açmaya gittim bir de ne göreym japon arkadaşım gelmiş. İş çıkışı sürpriz yapmış. Gerçekten çok şaşırdım. Çünkü standart bir japon program dışı pek hareket etmez. Mesela biz bu arkadaşlarımızla tatile gitmeye karar verdiğimizde. Tur programı gibi saatli program yapmışlardı. Hep öyleyiz yani. Dolayısıyla ben arkadaşımı kapıda görünce gerçekten çok şaşırdım çok sevindim. Hatta hemen sonra eşimi aradım o da diyor ki emin misin gelen gerçekten Momoko muydu:))))Yani evimde aynı anda iki arkadaşımı birden görmenin mutluluğu çok büyüktü. Çok şükür.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Yaklaşık on gün sonra da Tr'den tatlı bir misafirimiz geliyor eşimin kardeşi. Bizi hareketli günler bekliyor. Tam alıştık buralara kendimize göre çevre edindik şimdi de burası bitiyor. Hem seviniyorum hem biraz içim burkuluyor. Arkadaşlarımdan ayrılacağım için.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Bir de vejeteryanlık mevzusu var kafamda epeydir. Aslında et yememek büyük olay değil benim için <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
belki çok saçma gelecek ama sosyalleşmekte sıkıntı yaratır diye düşünüyorum. Yani mesele bir misafirliğe gittik büyük ihtimalle et ana yemek olacaktır. Yememekte o kadar zahmete karşı ayıp ve sivrilik gibi geliyor. Bunu aşabilirsem eti hayatımdan tamamen çıkarmak istiyorum. Ama veganlık çok zor geliyor. Olabilenlere bravo.<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXbP3qxTyC4CeFM08POxoRG7q-WaGQTZXnPdWQY71T0JP7smAAa_f_aCORHugUSFGb8FO1o2QJPDbEGR_tVV-1wfNDdQR1sAYFn6nNTc_6atfHr4DXNtuNnmta2GJC14mrgEE-mlahylfM/s1600/IMG_3541.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXbP3qxTyC4CeFM08POxoRG7q-WaGQTZXnPdWQY71T0JP7smAAa_f_aCORHugUSFGb8FO1o2QJPDbEGR_tVV-1wfNDdQR1sAYFn6nNTc_6atfHr4DXNtuNnmta2GJC14mrgEE-mlahylfM/s320/IMG_3541.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">mesela bu sandviçteki etleri içinden çıkardım yiyemedim eskiden olsa çok severdim</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Geçtiğimiz salı burada tatildi yakınlarda güzel bir park var oraya yürüdük biraz gölet kenarında oturduk çok iyi geldi açık hava. Kış öncesi son sıcak günler. Diğer kalan günlerde spora gittim bu hafta da böyle geçti güzel anlarla. Haftaya görüşürüz:)<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgf4zV7bLb2F_jV0hq3FKguo7a5sbcgpTxgpWRNNtXZSYVoshnOTxLORvRnqJQUq34ndij8SlN1wVm9uIfv2n07wcJIaGq22jqEtQOEWvNkmi6sh0M4Uq1IrjRHQqAx3DpoMoe8XkIxDr2b/s1600/IMG_3524.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgf4zV7bLb2F_jV0hq3FKguo7a5sbcgpTxgpWRNNtXZSYVoshnOTxLORvRnqJQUq34ndij8SlN1wVm9uIfv2n07wcJIaGq22jqEtQOEWvNkmi6sh0M4Uq1IrjRHQqAx3DpoMoe8XkIxDr2b/s320/IMG_3524.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: right;">
</div>
Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-51155246616923095222015-10-26T06:47:00.001+03:002015-10-26T06:47:57.746+03:00iyilikler güzelliklerEkim ayındayız ama gündüzlerimiz hala güneşli ve bu beni inanılmaz mutlu ediyor.<br />
<br />
Hayatta iyi ki dediğim şeylerden bir tanesi de blogum, kendime ait böyle bir alanımın olması çok güzel. O yüzden haftada en az bir yazı yazmak istiyorum bundan sonra. Artık ne olursa:)<br />
<br />
Geçtiğimiz cumartesi çok tatlı Koreli bir çifti ağırladık evimizde, böyle bir çeşitliliğin içinde olmak beni çok sevindiriyor. Yeni insanlar, yeni kültürler. Mesela bugün de Filipinli tatlı mı tatlı arkadaşımla buluşacağım. Sevinçliyim. Gerçi nerede doğmuş olursak olalım sevinçler, üzüntüler ve endişeler o kadar aynı ki. İşte bu yüzden hepimiz biriz.<br />
<br />
<br />
Burada bir cadılar bayramı atmosferi var ama Amerika'da ki fotoğrafları görünce buradaki dekorasyon ve makyajlar çocuk eğlencesi olarak kalıyor. Sürekli bir şeyleri kutlamak çok güzel. Kapitalizmin oyunlarına bayılıyorum:) Fotoğraflar pazar günü yemek yediğimiz mekandan, editledim ki kişiler belli olmasın. Burada genelde garsonlar sipariş alırken çömeliyorlar.(bknz son foto)<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHMlaZsiJL24ny4LhEv_P9QNahu04-yl1zld9oNeLgzuTA_sHA1IsTyiWJiott1ZWQ7PmbHFkAmLZ27Fd436WVhoIi4lry58iF5K2mee7wuJ4N_76ynv-clOr52xuCesXWML-caZ-bz749/s1600/FullSizeRender+%25288%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHMlaZsiJL24ny4LhEv_P9QNahu04-yl1zld9oNeLgzuTA_sHA1IsTyiWJiott1ZWQ7PmbHFkAmLZ27Fd436WVhoIi4lry58iF5K2mee7wuJ4N_76ynv-clOr52xuCesXWML-caZ-bz749/s320/FullSizeRender+%25288%2529.jpg" width="240" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJxCQhtguiQlWG_mp_CZDohJN5WKhaTGNXvmiHAbLah7Ug9DulMVsgKbsqmv8PckQEqcHX7apoi31OGph26B2ANDYK3v2xUmpsjllLECWQrL0K6oLWwwSRISFCHNUnz9atue2Ei1obhIO3/s1600/FullSizeRender+%25289%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJxCQhtguiQlWG_mp_CZDohJN5WKhaTGNXvmiHAbLah7Ug9DulMVsgKbsqmv8PckQEqcHX7apoi31OGph26B2ANDYK3v2xUmpsjllLECWQrL0K6oLWwwSRISFCHNUnz9atue2Ei1obhIO3/s320/FullSizeRender+%25289%2529.jpg" width="240" /></a></div>
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDfy4a_gm990psfVPRrOMIP4QPUNdkgfuPqNWQcb-plp2FtvkS_6LnG__MRt8YTsOCpjHME-efPAKXuTaoFKNQwnakE4IKz3l_EMqlxT5-hPWo7pcdkRy8pDvB0EnUNg8qtPjlpkxskj-I/s1600/FullSizeRender+%25287%2529.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDfy4a_gm990psfVPRrOMIP4QPUNdkgfuPqNWQcb-plp2FtvkS_6LnG__MRt8YTsOCpjHME-efPAKXuTaoFKNQwnakE4IKz3l_EMqlxT5-hPWo7pcdkRy8pDvB0EnUNg8qtPjlpkxskj-I/s320/FullSizeRender+%25287%2529.jpg" width="240" /></a><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Birazdan spora doğru yola çıkacağım belki biraz kırmızı yaprak fotoğrafı çekerim.<br />
<br />
Hepimize iyi haftalar olsun:)<br />
<br />
Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-1462880305778519672015-10-06T09:38:00.000+03:002015-10-06T09:38:24.055+03:00Malala'nın hatırlattıkları Yine ayın altısına denk geldi yazım zaten ayın altısını hep çok severim, sevgilimle çıkmaya başladığımız ilk gün de 6 nisandı epey bir süre her ayın altısını kutlardık:) Hatta sanırım ilk blog yazım da yine bir ayın altısı kutlamasında yaptıklarımızdı:)<br />
<br />
Aslında buraya kitaplardan bahsetmeye geldim. Malala'yı okumayı bitirdim az önce. Halbuki eylülde belirlediğim kitaplar arasında yoktu. Ama kitabın kapağındaki fotoğrafı ve her yerde sanki onu görüyor oluşum, onu okumama öncelik oluşturdu. Kitapta bol bol acıklı şeyler okuyacağımı sanıyordum ama öyle bir giriş olmadı. Öncelikle Pakistan tarihi ve coğrafyası hakkında sıkmadan bilgiler verdi. Ve ben ne kadar cahilmişim, haritadaki yerinden bile haberim yoktu yani evet İran'ın falan oralarda olduğunu biliyordum ama hiç haritadaki yerine bakmamıştım. Böyle bir söz vardı ya Mungan'ın ya da Karakaşlı'nın 'coğrafyayı kanla öğrenmek' gibi yani bir yerlerde acı şeyler oluyor ve biz oraların ismini öğrenmiş oluyoruz. Tabii bu genelde bizim gibi orta doğu ülkeleri için geçerli yoksa hepimiz gitmesek de görmesek de tüm Avrupa şehirlerini çok iyi biliyoruz. Şurada kahve iç, şuradan alışveriş yap vs..<br />
<br />
Instagramda da dediğim gibi Malala'nın hikayesi bizim için hiç de yabancı değil: Kızların okutulmaması.<br />
<br />
Kadınlardan bu kadar çok korkulması hiç de boşuna değil. Kadın üstündür demiyorum ama şu bir gerçek ki kadınları erkeklerden ayıran en önemli özellik yüksek bir duygusal zekaya sahip olmamız. Bunun için bilimsel verilere de gerek yok. Herkes bunu etrafından bilir. Babasından, öğretmeninden, kardeşinden, sevgilisinden. Elbette istisnalar vardır. Ama her hangi bir ortamda kadınlar konuşulanların alt metninde neler yattığını kolaylıkla anlarken erkekler bunun farkına bile varmazlar bazen açıklasak dahi:) Bu bizi erkeklerden ayıran özelliklerden yalnızca biri.<br />
O yüzden zekaca yetersiz olan ve kalbi kötülük tutmuş tüm erkekler kadınların ilerlemesinden ölesiye korkuyor. Ve kadına zulmediyor. Kendine yandaş toplamak için de çoğu zaman dini kullanıyor. Böylelikle okuduğunu anlamayan, kendisi gibi cahillerle canilikler yapmaktan çekinmiyorlar.<br />
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0Z43HuHWOlXahy-X9oT5CdQJzgPmtbg8VClk4pJq7224TiNmnsP6HS-F0VT_poCFeY6oDlulM9F56SKnF1qlaRXSj7iRfE9jjuOeSgq7yE8emabnsnHj1wxhscCTmiKEaHNVsd6VcmbCM/s1600/IMG_2272.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0Z43HuHWOlXahy-X9oT5CdQJzgPmtbg8VClk4pJq7224TiNmnsP6HS-F0VT_poCFeY6oDlulM9F56SKnF1qlaRXSj7iRfE9jjuOeSgq7yE8emabnsnHj1wxhscCTmiKEaHNVsd6VcmbCM/s320/IMG_2272.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Canım Babaannemi, eğer okula gönderselerdi bugün ülkesi için faydalı işler yapacağından eminim. Yıllar sonra halk eğitimde okuma yazmayı öğrendi ve son on senedir hobileri arasına kitap okumayı da ekledi:) </td></tr>
</tbody></table>
Bunun tek çözümü onların böyle yetişmesine engel olmak. Doğdukları evde demokratik bir ortam yaratmak. Annenin arka planda kaldığı değil her şeyin bir parçası olduğu evlerde büyümelerini sağlamak. Kadın ve erkeğin eşit şartlarda büyümesi. Ülkemiz için bile ne kadar zor. Sadece doğuda değil ülkenin her yerinde kadının sesi kısılmaya çalışılıyor, önemsenmiyor. Ama batıda en azından okula gidebiliyoruz. Doğudaki insanların bu en doğal hakkı bile olmuyor. Şu anda aktif bir şey yapamamış olabilirim onlar için ama aklımda, yüreğimdeler. Ve bir kez daha Türkan Saylan'a saygı duydum, O'na çok şey borçluyuz. Bence imkanı olan herkes bu konuda bir şeyler değiştirmeye çalışabilir. Ancak böyle aydınlanır karanlıklar. Bundan sonra bu mesele ile daha yakından ilgileneceğim.<br />
<br />
Aslında okuduğum kitapları yazacaktım ama satırlar böyle düştü klavyeye. Belki sonra da ekim ayının kitaplarını yazarım. Sevgiler...Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-355918728823277612015-09-06T13:13:00.001+03:002015-09-06T13:13:11.801+03:00Eylül Listesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMYPSzt16z2oU1TskKra_TR6cjqBXYIiW0MdKse23YPpwYvYFQ5UrAaTs-o-Z6g-pEzm5YObzBJbYuW10OP5cElKK9sghiTrLf_SXLoUABAwmkx3YF8p61crIBFcKA-VAdDmzt1_13PEmU/s1600/unnamed.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMYPSzt16z2oU1TskKra_TR6cjqBXYIiW0MdKse23YPpwYvYFQ5UrAaTs-o-Z6g-pEzm5YObzBJbYuW10OP5cElKK9sghiTrLf_SXLoUABAwmkx3YF8p61crIBFcKA-VAdDmzt1_13PEmU/s320/unnamed.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Selam<br />
<br />
Ülke yine karışık her şey yine çok moral bozucu. İnsana yapılanlar yanında yaptığımız diğer tüm şeyler anlamını yitirse de sıramız gelene kadar günleri doldurmak bizimkisi.<br />
<br />
Üç haftalık Türkiye tatilinden döndük. Almayı planladığım kitapların biraz dışına çıktım, canımın çektiklerini aldım. Ama Gilmore'un listesine de bir şeyler ekledim. Uzun zamandır iki üç kitabı birden okuyorum. Hiç de iyi bir şey değil ama eritene kadar durum bu. Yarım yarım kalmasındansa yavaş yavaş bitirmek daha doğru gibi. Neler var elimde<br />
<br />
*Harry Potter ve Ateş Kadehi<br />
*Hayvan Yemek- Jonathan Safran Foer<br />
*Zemberek Kuşunun Güncesi- Murakami<br />
*Anneanne, ben aslında Diyarbakır'da değildim- Tuğçe Tatari<br />
<br />
Tüm bunların bitmesine ek olarak Plath'in Sırça Fanus'unu ekliyorum eylül okumasına, eşlik eden olacak olursa haberim olsun:)<br />
<br />
Bir de filmlerden bahsetmek isterim. İki tane şahane film izledim. İlki, 3 Idiots filminin de yönetmeni olan Rajkumar Hirani'nin PK isimli filmi. İnanış biçimlerini eğlenceli bir yoldan sorgulayan bir film. Başrolde yine Aamir Khan var.<br />
<br />
İkinci film ise Wild Tales, altı tane kısa filmden oluşuyor. Hepsinin ortak noktası intikam. Soluksuz izledim, ba-yıl-dım! Hele en son hikaye. Kadınların deli damarına işaret ediyor:) Çok ama çok beğendim. Vaktiniz varsa kendinize bir iyilik yapın ve izleyin. Sonra bana da yazın en sevdiğiniz hikayenin hangisi olduğunu.<br />
<br />
Nagoya çok yağışlı, sonbahar geldi. Allah'tan hayırlısını isteyeyim ama buradaki son mevsimler gibi. Mutluyum:) Sevgiler...Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-19610303999426995832015-08-06T13:52:00.001+03:002024-01-21T12:11:03.421+03:00Gilmore Girls Okuma Listesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAEr5kYdAB6mC0NwUTJ4XcWv9mswTh7sXUoEw98nBpptuMAIuGFKMcIsSQzrA2-5t3aT5JN9mcqvTIncrdZMvbOhb-p8xAhW30BKuAO9BuPRpL7WzLYqiBz6KdaeKZDiHeG6z9QVqjBk7x/s1600/50294e44c856734706b5f7c50f12110f.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAEr5kYdAB6mC0NwUTJ4XcWv9mswTh7sXUoEw98nBpptuMAIuGFKMcIsSQzrA2-5t3aT5JN9mcqvTIncrdZMvbOhb-p8xAhW30BKuAO9BuPRpL7WzLYqiBz6KdaeKZDiHeG6z9QVqjBk7x/s320/50294e44c856734706b5f7c50f12110f.jpg" width="242" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Gilmore Girls izlediğimden günlerden beri aklımda olan bir fikri eylül itibari ile hayata geçirmeyi düşünüyorum. Yabancı bloggerların çokça yaptığı bir şey bu: 'Gilmore Girls Reading Challenge'<br />
Diziyi bilmeyenler için söyleyeyim. Bu dizinin kahramanı kitap okumayı ve kahve içmeyi çok seven, derslerinde başarılı hem de güzel bir mükemmel kız:) Ben bu dizide bahsi geçen kitaplara ve filmlere ne zaman şans versem çok memnun oldum. Şimdi imkanlar el verdiğince sistematik ilerlemek istiyorum. Sağolsunlar sezon sezon not etmiş birileri. Onlardan yararlanarak listeyi burada paylaşacağım. 2016'ya kadar tamamlamak istiyorum birinci sezonda bahsi geçen kitapları. Eğer bu satırları okuyup da bana katılmak isteyen birileri olursa ayrıca mutlu olurum.Pembe ile işaretlediklerimi daha önce okumuştum ve bazı çevirisi olmayanları da- mavi ileişaretleyeceğim- okumayacağım. Bu durumda geriye on dokuz kitap kalıyor. Bir sonraki postta eylül ayında hangi kitaplar olduğunu belirtirim. Sevgiler:)<br />
<br />
İşte liste:<br />
<br />
<span style="color: magenta;">1. Harry Potter ve Ateş Kadehi- Rowling</span><br />
<span style="color: magenta;">2.Bülbülü Öldürmek-Harper Lee</span><br />
3.Anna Karenina-Tolstoy<br />
4.Huckleberry Finn'in Maceraları- Mark Twain<br />
<span style="color: magenta;">5.Dönüşüm- Kafka</span><br /><span style="color: #ff00fe;">
6.Sırça Fanus- Plath</span><br />
<span style="color: magenta;">7.Madam Bovary- Flaubert</span><br /><span style="color: #ff00fe;">
8.Northanger Manastırı- Austen</span><br />
<span style="color: magenta;">9.Moby Dick- Melville</span><br />
10. Kadın 'İkinci Cins' 2 Evlilik Çağı- Simone de Beauvoir<br />
11.Kibritçi Kız- Andersen<br />
12.Savaş ve Barış- Tolstoy<br />
13.Büyük Umutlar- Dickens<br />
<span style="color: magenta;">14.Kendine ait bir oda- Woolf</span><br />
15. Emily Dickinson Seçme Şiirler<br />
16.Aşk ve Gurur- Austen<br />
17.Shakespeare'nin tüm eserleri demiş onu ne yaparım bilmiyorum<br />
<span style="color: blue;">18.Dorothy Parker da çok önemli bir yazar ama sanırım onun da türkçeye çevrilmiş kitabı yok</span>:(<br />
<span style="color: magenta;">19.Gazap Üzümleri- Steinbeck</span><br />
20.Günlükler- Plath<br />
<span style="color: blue;">21.Peyton Place-Grace Metalious (Bunun da türkçe çevirisi yok)</span><br />
22.Out of Africa- Karen Blixen (Bu kitabı değil ama Yedi Harika Hikaye kitabı İletişim'de mevcut onu okuaycağım)<br />
23.İki Şehrin Hikayesi- Dickens<br />
24.David Copperfield- Dickens<br />
25.Melin Şatosunun Hanımı- Victoria Holt (Ancak sahaflarda bulanabilir)<br />
<span style="color: blue;">26.The Group- Mary McCarthy (Çevirisini bulamadım)</span><br />
27.Swann'ın Bir Aşkı- Proust<br />
<span style="color: blue;">28.The art of eating- M.F.K Fisher (Çevirisini bulamadım)</span><br />
29.Bedenin Sırları-Colette'nin Yaşamı- Judith Thurman<br />
30.The Art of Fiction- Henry James (Yazarın dilimizde bu kitabı yok ama başka kitapları mevcut)<br />
<span style="color: blue;">31.Chikara- Robert Skimin (Çevirisini bulamadım)</span><br />
<span style="color: blue;">32.Little Dorrit - Dickens (Bu kitabın da çevirisini bulamadım ama BBC nin çektiği bir dizisi varmış onu izlerim:)</span><br />
33.Mutfak Sırları- Anthony Bourdain<br />
<span style="color: blue;">34.A Mencken Chrestomathy- Mencken (Çevirisini bulamadım)</span><br />
<span style="color: blue;">35.Pageant of World History- Leinwand (Çevirisini bulamadım)</span><br />
36.<a class="bookTitle" href="https://www.goodreads.com/book/show/13368.James_Joyce_s_Ulysses" itemprop="url" style="background-color: white; font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: 14.4px; line-height: 18px; text-decoration: none;"><span itemprop="name" style="background-color: white; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: 14.4px; line-height: 18px; text-decoration: none;"><span style="color: black;">James Joyce's Ulysses</span></span><span style="background-color: white; color: #666600; font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif; font-size: 14.4px; line-height: 18px; text-decoration: none;"> </span></a>- Gilbert (Bunun yerine kitabın kendisini okuyacağım zira kitaplığımda bekliyor)<br />
<span style="color: blue;">37.Compact Oxford English Dictionary (Bunu saymıyoruz tabi)</span><br />
<span style="color: blue;">38 ve 39. Mencken'in Otobiyografisi ama türkçede yok.</span><br />
<span style="color: blue;">40.Newspaper Days- Mencken bknz 38,39 aynı yazar yani bunun da çevirisi yok</span><br />
<span style="color: blue;">41.<span itemprop="name">Who's Who & What's What in Shakespeare</span> -M. O'Connor (Çevirisi yok)</span>Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-16362241527892937352015-05-10T18:56:00.001+03:002015-05-10T18:56:35.665+03:00Japonya'da üçüncü mayısı yaşarken içimden geçenlerBlogumu özledim. İstanbul'u da. İstanbul'daki kitapçıları, Galata'da çay içmeyi.<br />
<br />
Japonya ile ilişkim görücü usulü ile başlayıp aşka dönen evliliklere benziyor. Bir sebeple geldik hiç merakım yoktu, geldiğimde çok ağladım, zaman zaman çok isyan ettim şimdi ise çok özel bir bağım olduğuna inanıyorum.<br />
<br />
Kendimi en çok dostlarıma, sevdiklerime anlatarak keşfediyorum, insanın en büyük zenginliği seni olduğun halinle seven yakınlarının olması. Onlarla olgunlaşıyorum, ben oluyorum. Etrafımdaki beni güçlendiren güçlü kadınlarımın varlığı beni inanılmaz gururlandırıyor. İnsan sevmeyi seviyorum. Sevmeyi çok seviyorum.<br />
<br />
Okumayı çok seviyorum bu demek değil ki çok okuyorum hatta çok az okuyorum ama beni dünyasına alan yazarları çok kez okuyorum, açıp açıp okuyorum. Yazdıklarını hayatıma harmanlıyorum ve böylece benle yaşıyorlar, benden bir parça oluyorlar. Onlara minnetarım.<br />
<br />
Korkularım prangalarımmış onlardan kurtuluyorum, hafifliyorum.<br />
<br />
Güzel filmler izliyorum. 'The Way' filminden sonra alttaki satırlar geliyor içimden.<br />
<br />
Nereye yürüdüğün önemli değil aslında belki de yalnız yürüdüğün her yol bir hac yolculuğudur.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-5558445031689480152015-01-12T06:58:00.000+02:002015-01-12T06:58:13.508+02:00Weltschmerz*<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtBM-EXllu13PORFucsYBAd8DG0RdeJ5L9zouSvH07-kXGGKIhtW9sd3rzlLD1u5FK6fD0WQrb7zg6zBpqWFHiyGqZi3DTtEjgb6stKtuvVZqNSozow_x8Ry1SMH885d8bDacfbjdE8R8K/s1600/IMG_1909.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtBM-EXllu13PORFucsYBAd8DG0RdeJ5L9zouSvH07-kXGGKIhtW9sd3rzlLD1u5FK6fD0WQrb7zg6zBpqWFHiyGqZi3DTtEjgb6stKtuvVZqNSozow_x8Ry1SMH885d8bDacfbjdE8R8K/s1600/IMG_1909.JPG" height="320" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Selamlar</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Öncelikle bu güzel yeni yıl kartlarım için sevgili Natali'ye, Alin'e ve Havise'ye teşekkürü bir borç bilirim. Hepsi birbirinden güzel. Ben bu sene tam o dönem ağır bir öksürük krizi etkisi altındayım sebebini çok sonra bulduğumuz, geceleri uyutmayan ve maskeyle yaşadığım bir dönem. Çok şükür sonra doktoru değiştirdik ve çözüldü. İki senedir evde steril bir hayat yaşayıp, birdenbire ana okulunda ağzını kapatmadan öksüren hapşıran, hiç durmadan hareket ederek toz kaldıran miniklerimin yuvası alerji yapmış bana. İğnelerle çözdük olayı neyse ki şimdi iyiyim ama kart atamadım içimde kaldı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Gelelim resimdeki diğer şeye, kitaba. Artık çok yavaş kitap okuyorum. Nedeni de çok basit: Akıllı telefon. Sürekli fotoğraflara bakıp 'like etmek', paylaşım yapmak , yorum yapmak vs... Ama Dünya Ağrısı'nı okurken bilerek isteyerek yavaşladım. Okuduklarımdan, izlediklerimden, insanlardan acayip etkileniyorum bu eskiden beri böyleydi. Aşırı bir empati duygusu. O yüzden çok fazla haber okuyamıyorum, yüzeysel takılıyorum. Çünkü dayanamıyorum. Okusam da olana bir çare olmuyor kendimi parçalamaktan başka. Bu kitabı okurken de yine paramparça oldum. Yeşil Peri Gecesi gibi acıklı olaylar olduğu için değil ama bu sefer. Mürşit'in içindeki sıkıntı o kadar gerçekti ki benim de içimde büyüdü büyüdü ve ağlama krizi ile patladı. Ah benim bu eşime yaşattıklarım, o kadar dalmışım okumaya aramış aramış beni duymamışım eve geldiğinde beni ağlar vaziyette bulunca şoka girdi. Hemen olaya müdahale etti çayımı koydu, karnımı doyurdu sonra beraber okuduk kitabı. Aşk, sevgi olmazsa bu dünya gerçekten çekilmez bir yer. He olaylar, sürprizler arayanlar için değil bu kitap onu da belirteyim. Sadece o yaşam sıkıntısını derinden duyanlar sevebilir. "...<i>Hayat denen bu şeyi sürdürebilmek için sebep yaratmakta"</i> zorlananlar için.<br />
<br />
Fakat üstteki satırların sahibi yeni senenin ilk filmi olan The Elephant Man'i izlerken hiç de hassaslaşmamıştır ilginç bir şekilde. Hatta ekşide bir yorumda bu filmi izleyip de ağlamayan insan evladı yoktur diyor. Uhuu bizi kimler doğurdu acaba:) Elbette çok seveni var kült bir film. Ya çok büyük beklentilerle izlediğim için olduramadım ya da bazı sahneleri çok abartı buldum. Gerçekten uzaklaştım halbuki yaşanmış bir hikayeymiş. Filmin sonunda öğrendim bunu belki başta bilseydim daha farklı izlerdim. Çünkü ilk başta kurguymuş gibi geldi. Böyle bir deformasyon olamazmış gibi. Siz ne düşünüyorsunuz bu film hakkında merak ediyorum.<br />
<br />
Bugün Japonya'da resmi tatil yirmi yaşına girmiş Japon gençleri geleneksel kıyafetlerini giyip, sokaklarda boy gösteriyorlar, eğlence tertipliyorlar. İlgilisi için <a href="https://www.youtube.com/watch?v=JyIQuFIiqr4" target="_blank">buraya</a> bir video linki ekliyorum.<br />
<br />
İyi haftalar efendim...<br />
<br />
<br />
*Almanca'da dünya ağrısı demek. Ama şu geniş tanımı daha çok beğendim.<br />
<span style="background-color: #ebebeb; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19.4160003662109px;"><br /></span>
<span style="background-color: #ebebeb; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19.4160003662109px;">dünyanın varoluşundan bu yana var olan tüm canlıların hayatları içerisinde yaptıkları tüm eylemlerin ve yarattığı sonuçların anlamsız olduğunu, bundan sonra da var olacak tüm canlıların yapacakları hiçbir eylemin ve yarattığı sonucun anlamı olmayacağını düşünen insanların ruh halini anlatır.</span><span style="background-color: #ebebeb; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19.4160003662109px;"> </span><br />
<span style="background-color: #ebebeb; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19.4160003662109px;">kaynak: </span><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="font-size: 12px; line-height: 19.4160003662109px;">https://eksisozluk.com/entry/39192285</span></span><br />
<span style="background-color: #ebebeb; font-family: Verdana, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19.4160003662109px;"><br /></span>
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-12807535267419246682014-12-25T08:16:00.000+02:002014-12-25T08:16:48.990+02:00Çocuk Dünyası<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyglsIKIu16AL1b8Qh8h9AWzQlnRllAOG5CEV40GW_xjIYk9nvgFVukZ3M2Fu1cIv647r_mJqBuzvoGGsKd4v7hkkpHKoVG7FPFh0vJDteVoK0ROh8L2SycdXwvJFCx2fE7Cq-z_KcyZ8f/s1600/FullSizeRender+(7).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyglsIKIu16AL1b8Qh8h9AWzQlnRllAOG5CEV40GW_xjIYk9nvgFVukZ3M2Fu1cIv647r_mJqBuzvoGGsKd4v7hkkpHKoVG7FPFh0vJDteVoK0ROh8L2SycdXwvJFCx2fE7Cq-z_KcyZ8f/s1600/FullSizeRender+(7).jpg" height="283" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Ben yaptım:)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Büyüdükçe yeni yıla girmek daha az heyecan yaratıyor galiba. Hele burada zaman çok hızlı aksın istiyorum hemen geçsin aylar, buradan sonra ne yapacağımızı göreyim istiyorum. Yazları yazlığa gideyim istiyorum eskisi gibi. Çünkü kış ayları sonbahar falan bir şekilde geçiyor yani İstanbul'da nasılsa burada da aynı genelde evde geçiyor. Ama yaz gelince eve tıkılmak beni çok bunaltıyor.<br />
Öyle üç günlük tatiller kesmiyor. Ne de olsa temmuz kızıyım.<br />
<br />
Gerçi bin şükür şu anda bir işim var. Bir anaokulunda çalışıyorum. Vakit çok hızlı geçiyor. Sürekli bir şeyler öğreniyorum. Benim etrafımda hiç çocuk olmadı eğer çocuklu bir misafir gelirse eve o zaman da hemen kardeşim devreye girerdi. Kendisi çocuk mıknatısı bugüne kadar ona bayılmayan tek bir çocuk görmedim. Zaten kendisi çok tatlı bir anaokulu öğretmeni. Bense hep ağır ablaydım. Benim muhabbetim hep büyüklerle idi. Hatta şöyle de acı bir söylem var hakkımda yan komşumuz tarafından söylenen "Neslihan hiç çocuk olmadı ki..." yani maalesef öyleydi. Fabrika ayarlarım öyle:)<br />
Ama evrenin benim üstümde bir projesi var. Bana illa ki öğretecek bazı şeyleri. Bir<br />
kere deniyor baktı yapamıyorum gidiyor bir üç beş sene sonra yine karşıma getiriyor. Aa o zaman hakikaten de üstesinden geliyorum. Öğretmeden bırakmıyor kesinlikle. İşte şimdi de bu iş. Sen misin çocuk dilinden anlamayan al sana her yaş grubundan çocuk. İşe başladığım ilk günler dediğim galiba Japonya'da kodese gireceğim çocuğu camdan fırlatan cani anaokulu öğretmeni olarak:)) Çünkü çocuklar bana alışana kadar epey zorlandım. Neden bilmiyorum sanki başlar başlamaz tüm çocuklarla anlaşacağımı düşündüm! Ne saçma değil mi sonuçta onlar da insan küçük insan. Hepsi de cin gibi akıllı. Ve insan dediğin zamanla alışır sever. Bildiğin ilk günler içimden bazı çocuklara diş biliyorum, bana zorluk çıkartanlara:) Kafam bir gidip geliyor yani. Ortaokul ve lise de çalışmış bir insan olarak en zor grubun anaokulu olduğunu söyleyebilirim. Ama en çok şeyi de onlardan öğreniyorum. Mesela çocuk çorabını çıkarmış giydirmeye çalışıyorum o giymek istemiyor giy yavrum giy canım yok kesinlikle istemiyor. Oradan bizi dinleyen başka bir küçük hanım diyor ki çorapsız çocuğa 'Doktora gitmek ister misin çünkü çorap giymezsen hasta olursun ve hasta olursan dr iğne yapar ister misin bunu' diyor. Ve hoop o çoraplar giyiliyor. Her şey bir o kadar basit ama hepsi bana yabancı o yüzden her günüm öğrenmekle geçiyor sayısız dersle. Çocuklar çok zengin bir dünya. Hepsi birbirinden farklı kendine özgü. Sonra nasıl tektipleşiyoruz. Hayret ve acı doğrusu.<br />
<br />
Çocuklardan başka bir de anaokulunda yapmam gereken iş el işi. Yani kesme, biçme, boyama, pano hazırlama... Ki ben yine ortaokulda tüm el işi ödevlerimi birilerine yaptırmış bir insanım. Hayatta bir şey beceremem. Ama burada önüme koyuyorlar el işi kağıtlarını makası çam ağacı yapacaksın diyorlar. Yok penguen yapacaksın diyorlar. El mahkum yapıyorum ve nasıl güzel bir terapi oluyor bana anlatamam.<br />
<br />
Bir de çocukların beslenme çantalarına değinmek isterim. Zaten bu konuda bir belgesel bile var. Anneler neler yapıyor görmelisiniz. Koy bir sandviç yolla gitsin diye bir anlayış yok. Her kap bir sanat eseri.<br />
<br />
Geçen sene dileklerim arasında bu sene bir işe girebilmek vardı çok şükür gerçekleşti. Umarım 2015 de sağlıklı, güzel ve ailemizle birlikte olabildiğimiz bir yıl olur. Mutlu seneler.Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-79476328572939473062014-11-02T10:03:00.000+02:002014-11-02T10:03:28.112+02:00Dolmakalem GünüKutlanmaya 2012 yılında başlandığında hiç haberim olmayan bu özel güne 2014 yılında iki adet dolmakalemimle giriyorum. Nasıl başladı bu merak?Şöyle ki; hikaye yazmayı seven sevgili arkadaşım Berrak'a bir doğum günü hediyesi arayışındaydım. Ve gözümde yazarlığa namzet olduğu için mutlaka bir dolmakalemi olması gerektiğini düşünerek başladım araştırmaya çok da güzel bir blog keşfettim bu aşamada ve bu kadar geç keşfettiğim için çok üzüldüm. Neyse ki her gün eskilerden okuyarak günümü güzelleştiriyorum.(http://www.banasikcayaz.com)<br />
<br />
Blogunda çeşit çeşit dolma kalem tanıtmış ama ben yine instagram ünlüsü Lamy'de karar kıldım arkadaşım için.<br />
<br />
Ona hediyesini gönderdikten kısa süre sonra da eşim gittiği bir şehir dışı konferans sonrası bana dolmakalemle geldi. Çok mutlu oldum. Böylelikle ilk dolmakalemim Pilot Kaküno oldu. Pembeli grili çok şirin tam bir başlangıç kalemi almış.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgxFTbFLJPejFvoha3LQpiaMhqp730fBWRUUOF7Pu0BBUte1gs_b4TkWvvn_vaRz4ZAVrJIth5rGhwqiuq4y9EWmC-caQQ8kTVoTZG_0bvFdphFeTzwTVkVUAWJJ-UKKH-uWcFJ7QfKOT5/s1600/FullSizeRender+(5).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgxFTbFLJPejFvoha3LQpiaMhqp730fBWRUUOF7Pu0BBUte1gs_b4TkWvvn_vaRz4ZAVrJIth5rGhwqiuq4y9EWmC-caQQ8kTVoTZG_0bvFdphFeTzwTVkVUAWJJ-UKKH-uWcFJ7QfKOT5/s1600/FullSizeRender+(5).jpg" height="317" width="320" /></a></div>
<br />
Ama pür heves yazan, kalemini yanından ayırmayan ben sakınan göze çöp batar misali çantama anahtarımı koyarken kalemim düştü, merdivenlerden yuvarlandı, kapağı açıldı ve sonuç olarak ucu yamuldu.<br />
<br />
Düzeltmeye çalıştı eşim yaptı da ama eski tadı yok sanki daha kalın yazıyordu şimdi daha bir inceldi sanki. Buna üzüldüğümü duyan ve kendisi de bir kalemsever olan sevgili kayınpederim/babam bize yolladıkları yiyecek kolisinin içine adımı yazdırdığı Parker marka dolmakalem göndermiş. Kutuda gördüğümde sevinçten çığlık attım. Hiç beklemediğim bu harika düşünce beni çok mutlu etti. Sevmek sevilmek pek güzel şey.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNi5ig39a0jpfXkJg37ReF1yu0iBxe65K-DwKTAFEgQr6hJOo9qYDZSk_Vp60pHLvIEozq7I-yXJj-dnSnn78dfaNGFWfxwdNygj93fiLcsjfZA4VBPZBX9-1D_M6KdT5xVAJGMsq9gG5x/s1600/FullSizeRender+(6).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNi5ig39a0jpfXkJg37ReF1yu0iBxe65K-DwKTAFEgQr6hJOo9qYDZSk_Vp60pHLvIEozq7I-yXJj-dnSnn78dfaNGFWfxwdNygj93fiLcsjfZA4VBPZBX9-1D_M6KdT5xVAJGMsq9gG5x/s1600/FullSizeRender+(6).jpg" height="317" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
Dün de ona mürekkep aldık pür heves ve de Rhodai defter aldık çünkü gözlemlerime göre dolmakalemseverler pek bir seviyorlar kendisini dedim vardır bir hikmeti. Denedim arkaya mürekkep geçirmiyor, yazımı kolay.<br />
<br />
Bugünün esbab-ı mucizesine atıfta bulunan bir yazı yazmak istedim. Bakalım geçici bir heves mi bizimkisi yoksa ömür boyu sürer mi zamanla göreceğiz.<br />
<br />
<br />
***Dolmakalem mi dolma kalem mi? <br />
<br />
http://erguvankalem.blogspot.jp/2012/10/kalemden-kursun-dolmadan-murekkep.htmlYerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com24tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-88737601331384103442014-10-30T05:04:00.000+02:002014-10-30T10:38:20.215+02:00Kitap DökümüSelam<br />
<br />
Zaten az yazdığım blogumun en azından her aya ait bir yazısı olsun istedim. Bir de en son nisanda yaptığım kitap dökümüme devam edeyim dedim.Hemen başlıyorum kısa kısa bahsetmeye...<br />
<br />
1. Herman Melville: Moby Dick<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2mHw7NPn0KCPauUDgQEGok5Iwm6vuoB0SlXIMBltZ28E0iKMH6VxFObkTvaK3oWThddaTF5OmMV518LUEHsGECQzgn5-Ihoyn47HAS4dXriGAkDW5qedmINcql86kvHQW2LOEp3wxSDd_/s1600/FullSizeRender.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2mHw7NPn0KCPauUDgQEGok5Iwm6vuoB0SlXIMBltZ28E0iKMH6VxFObkTvaK3oWThddaTF5OmMV518LUEHsGECQzgn5-Ihoyn47HAS4dXriGAkDW5qedmINcql86kvHQW2LOEp3wxSDd_/s1600/FullSizeRender.jpg" height="320" width="231" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Bir klasiği klasik yapan nedir sorusunun cevabı bence bu kitapta. İlk baskısını 1851 senesinde yapmış bu kitabın değindiği kavramlar, konular bugün hala bizim aklımızı aynı derecede kurcalayan şeyler.<br />
Nice paragrafın altını çizdim okurken, işte bunlardan birkaç tanesi:<br />
<br />
"Ey insanoğlu! Balinaya bak da ona benzemeye çalış!<br />
Sen de buzlar arasında sıcak kalmasını öğren.<br />
Bulunduğun dünyada , o dünyanın bir parçası olmadan yaşa. Ekvatorda serin ol; kutuplarda kanın <br />
donmasın. Her mevsimde kendi sıcaklığınla yetin ey insanoğlu!"<br />
<br />
"Aynı derde tutunanlar birbirlerini iyileştirirler."<br />
<br />
Mutlaka okunması gereken bir kitap. İlerleyen senelerde yine okumak isterim.<br />
<br />
2.Peyami Safa: Matmazel Noraliya'nın Koltuğu<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeQmzBWpaiq94MYgXATKZwbAFdjEe-2Xi_mOazv1KuMHNWo9oyFguUNNTMq709CxHVbJO1A95-ffkuXTZtKbQVLbeoQbw6Kq4iAiNA0QLzybk5aEvjCPilRDNS2e0_E_-br3R3cg8Ww6wA/s1600/FullSizeRender+(3).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeQmzBWpaiq94MYgXATKZwbAFdjEe-2Xi_mOazv1KuMHNWo9oyFguUNNTMq709CxHVbJO1A95-ffkuXTZtKbQVLbeoQbw6Kq4iAiNA0QLzybk5aEvjCPilRDNS2e0_E_-br3R3cg8Ww6wA/s1600/FullSizeRender+(3).jpg" height="315" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Bu kitap bana sevgili arkadaşım Neslihan'ın hediyesi olarak geldi. Peyami Safa okumayı sever biri olarak ayrıca sevindirdi beni. Bu kitabı evvelden bir edebiyat hocasından yazarın en iyi kitabı olarak da duymuştum merak ediyordum. Ama çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Çünkü bazı bölümler çok uzatılmış geldi bana ve sıktı. Bence yazarı en iyi kitabı 'Yalnızız' okumak isteyen onla başlasın derim.<br />
<br />
"Sevgiliyi görmek ümidinde, ölüyü diriltecek bir enerji kaynağı olduğunu, şimdi yaşayarak anlıyordu."<br />
<br />
3.Ayfer Tunç: Yeşil Peri Gecesi<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLiA9kjQ0sLco5nH_K7aJggmyO98aErvsIqX2ifY9IlKcYTKO59Ua46WBePk5qBYQOXIW_uAbgAt8Gl_kicCZJkd1eGryMdHrOxm-f-CmQuf2CzDxkcYmNXh_HIYiTsO9KaJ6vmDD9kbvz/s1600/FullSizeRender+(2).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLiA9kjQ0sLco5nH_K7aJggmyO98aErvsIqX2ifY9IlKcYTKO59Ua46WBePk5qBYQOXIW_uAbgAt8Gl_kicCZJkd1eGryMdHrOxm-f-CmQuf2CzDxkcYmNXh_HIYiTsO9KaJ6vmDD9kbvz/s1600/FullSizeRender+(2).jpg" height="319" width="320" /></a></div>
<br />
Bu kitabım da sevgili dostum Berrak'ın doğum günü hediyesiydi bana. Bu kitabı da çok merak ediyordum çünkü 'Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi'ni okurken, herkes Yeşil Peri Gecesi'ni okumamı salık vermişti bana.<br />
<br />
Bir kere bu kitap sağlam moral gerektiriyor okurken yani benim gibi okuduklarından etkilenen bir süre hayata o karakterlerle devam eden birisi iseniz çok dikkatli olmanız lazım. Kitaptaki ajitasyon yapmadan verilen acı çok yan yakıyor. Okurken kitapta da geçen şu cümleyi yaşamanız olası:<br />
<br />
"Hayat bugün, bir yanımızdan Boğaz'ın o serin suları akarken, kurumuş bir dere yatağı gibi ümitsiz. Bir zamanlar buradan gürül gürül sular akardı. Nereye gitti hayatın o güzel suyu?"<br />
<br />
4. Zülfü Livaneli: Serenad<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZp0NifqCqIytHOxxeYR7mmwkgfaQEv-DG0yLRzBLbOs-UgWY5teYbVudWoXEw8LN8C37SMgX9ZdA7QqmpRCyHnSkXlg2vQlR5uXymTRA6AfyjCKUxQQpQTPpfvXv-7scW5pq9CRQxqdAR/s1600/FullSizeRender+(1).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZp0NifqCqIytHOxxeYR7mmwkgfaQEv-DG0yLRzBLbOs-UgWY5teYbVudWoXEw8LN8C37SMgX9ZdA7QqmpRCyHnSkXlg2vQlR5uXymTRA6AfyjCKUxQQpQTPpfvXv-7scW5pq9CRQxqdAR/s1600/FullSizeRender+(1).jpg" height="320" width="311" /></a></div>
Bu kitap da haziran ayında Japonya'ya gelen kuzenin elindeydi burada bitirmesini sağlayıp burada bıraktırdım okuyabileyim diye. O esnada da bu kitabın çok seveni olduğunu gördüm. Struma Olayını ilk defa duymuş olanlar için şaşırtıcı olabilir belki ama bana çok yüzeysel mesajlar veren bir kitap gibi geldi. Eğer kitabı okuyup da çok sevenlerde kendinden farklı olan insanlara karşı bir farkındalık başlatmışsa ne mutlu. Ama beni heyecanlandıran bir kitap olduğunu söyleyemeyeceğim ve hatta yazarını bilmesem Ahmet Ümit- Elif Şafak ortak yapımı sanabilirdim.<br />
<br />
5.Murathan Mungan: 227 Sayfa<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSDnfsszMdzVPIWc2vIxPdSzk-i92Liwcix1IfhI-pYrS4y7Qt9PuDw-kzMDoqw0M6GRlSBzLlBtr2C9M7Tv77v3Cu2OCVao1mfReQBmGBzrl_s6l76VrgIbAeJVsvse7H-mURK1qmOVIv/s1600/FullSizeRender+(4).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSDnfsszMdzVPIWc2vIxPdSzk-i92Liwcix1IfhI-pYrS4y7Qt9PuDw-kzMDoqw0M6GRlSBzLlBtr2C9M7Tv77v3Cu2OCVao1mfReQBmGBzrl_s6l76VrgIbAeJVsvse7H-mURK1qmOVIv/s1600/FullSizeRender+(4).jpg" height="320" width="234" /></a></div>
Mungancığım benim canım, O benim okulum. Ondan hep öğreniyorum hep öğreniyorum. Ki O da şöyle söylemiş:<br />
<br />
"Ben yazarlık yaşamım boyunca okuruma hep sıra arkadaşım muamelesi yaptım. Benim gördüğüm filmi o da izlesin, benim okuduğum kitabı o da okusun, benim üzerine kafa yorduğum konuları o da düşünsün, hafta sonlarımız birbirine benzesin istedim."<br />
<br />
İşte bu kitapta onun izlediği filmler, okuduğu kitaplar, dinlediği müzikler ve kafa yorduğu konular üstüne bir kitap. Kafa açıcı, meraklısına:)<br />
<br />
Yazıyı burada sonlandırıyorum diğer altı kitabı da bir başka yazıya yazarım artık. Sevgiler:)<br />
<br />
<br />
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7460816742806635574.post-50802404052621975002014-09-15T06:44:00.000+03:002014-09-15T06:44:55.316+03:00Her zaman kendin ol<br />
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6P5_UqBKHF2DYhsSkYa-XSwV2ynKO0Sw5dikuwVJ_PNTLOvU4Ek1wkx9APBtgWes4fwuxNw0k26HhhOGh00Q1hvKKJ3qaVjJFX9FGV96QlPljJwR5FHxS-rbRiGwO0ngPVHPetoohYMFM/s1600/IMG_0183.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6P5_UqBKHF2DYhsSkYa-XSwV2ynKO0Sw5dikuwVJ_PNTLOvU4Ek1wkx9APBtgWes4fwuxNw0k26HhhOGh00Q1hvKKJ3qaVjJFX9FGV96QlPljJwR5FHxS-rbRiGwO0ngPVHPetoohYMFM/s1600/IMG_0183.JPG" height="320" width="308" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
2000 senesi yapımı Billy Elliot filmini izlemeyi neden on dört sene sonraya bırakmışım hiçbir fikrim yok. Sadece bu kadar geç kaldığıma pişmanım oysa ki yönetmen Stephen Daldry'nin Virginia Woolf ile alakalı olan 'The Hours' filmini çok beğenmiştim, yine aynı yönetmenin Kate Winslet'ın oynadığı-ki kendisine bayılırım- The Reader filmini üç kez izledim. Bugünlerde okuduğum Murathan Mungan'ın 227 Sayfa isimli kitabında da bahsi geçince Billy Elliot'a karşı daha fazla kayıtsız kalamadım. Başladım izlemeye, film dans etme tutkusundan bahseden 'Cosmic Dancer' şarkısı ile yatağın üzerinde zıplayarak çeşitli figürler eşliğinde dans eden Billy ile başlıyor. Billy okulu dışında büyükannesine bakıyor aynı zamanda da dedesinden kalma boks eldivenleri ile katıldığı boks derslerine katılıyor. Bir gün boks derslerini aldığı binada bale dersleri verilmeye başlanıyor ve hayat ondan sonra Billy için aynı kalmıyor. Ama film yalnızca küçük Billy üzerinden gitmiyor. Demir Leydi döneminde geçen filmde, maden işçilerinin grevi, Billy'nin ağabeyi ve babası üzerinden aktarılıyor. Bir de eşcinsellik meselesine değiniyor 'erkek dans eder mi sorunsalı' ve Billy'nin en yakın arkadaşı yoluyla yapıyor bunu kendisi de eşcinsel olan Daldry.<br />
<br />
Filmi neden beğendim çünkü her şeyden önce hayata çok yakındı. Yani şu anda ülkemizde ve dünyanın geri kalmış çoğu ülkesinde nice yetenekli çocuğun aileleri, çevreleri ve devlet yüzünden harcanıp gitmesi bizim çok alışık olduğumuz bir şey maalesef. Sonra Billy'in babası yine ülkemizde çok rastlayabileceğimiz bir örnek. Billy'in annesi hayatta değildi olsaydı her şey daha kolay olurdu onun için ama şu anda Türkiye'de bile kaç anne oğlunun balet olmasını can-ı gönülden ister bilmiyorum. Yani sırf babalara da yüklenemeyiz. Halbuki geçen gün bir programda Doğan Cüceloğlu'nun dediği gibi:<br />
''Çocuğuna bakacaksın elma mı armut mu muz mu?<br />
Bakarsın ki o da değil portakal bu çocuk.<br />
O zaman ana babaya, eğitimciye düşen 'o çocuğu olabileceği en iyi portakalı yapmak' "<br />
<br />
Filmin diğer yüzü olan madenci çilesini ise zaten ülkece en acı şekilde yaşadık aslında biz yaşamadık tabi biz sadece seyrettik biraz üzüldük olan her zaman olduğu gibi bizzat bunu yaşayan ailelere oldu. Zaten ben artık bize yani insana dair ümidimi çoktan yitirdim ya neyse.<br />
<br />
Yani demem o ki filmi izlemeyi benim gibi erteleyenler varsa izlesinler en azından kendi hayatımıza dair çok zor hatta imkansız gözüken şeyler için eğer o işe karşı gerçek bir tutkumuz varsa umudun her zaman olduğunu hatırlatmaya yarar bu film ve Billy'nin annesinin mektubunda da dediği gibi "Her zaman kendin ol" düsturunu hatırlatmaya da.<br />
<br />Yerazhttp://www.blogger.com/profile/12107359863982286033noreply@blogger.com8