10 Mayıs 2015

Japonya'da üçüncü mayısı yaşarken içimden geçenler

Blogumu özledim. İstanbul'u da. İstanbul'daki kitapçıları, Galata'da çay içmeyi.

Japonya ile ilişkim görücü usulü ile başlayıp aşka dönen evliliklere benziyor. Bir sebeple geldik hiç merakım yoktu, geldiğimde çok ağladım, zaman zaman çok isyan ettim şimdi ise çok özel bir bağım olduğuna inanıyorum.

Kendimi en çok dostlarıma, sevdiklerime anlatarak keşfediyorum, insanın en büyük zenginliği seni olduğun halinle seven yakınlarının olması. Onlarla olgunlaşıyorum, ben oluyorum. Etrafımdaki beni güçlendiren güçlü kadınlarımın varlığı beni inanılmaz gururlandırıyor. İnsan sevmeyi seviyorum. Sevmeyi çok seviyorum.

Okumayı çok seviyorum bu demek değil ki çok okuyorum hatta çok az okuyorum ama beni dünyasına alan yazarları çok kez okuyorum, açıp açıp okuyorum. Yazdıklarını hayatıma harmanlıyorum ve böylece benle yaşıyorlar, benden bir parça oluyorlar. Onlara minnetarım.

Korkularım prangalarımmış onlardan kurtuluyorum, hafifliyorum.

Güzel filmler izliyorum. 'The Way' filminden sonra alttaki satırlar geliyor içimden.

Nereye yürüdüğün önemli değil aslında belki de yalnız yürüdüğün her yol bir hac yolculuğudur.