15 Ağustos 2014

Mutfakta Neler Oluyor








Dün Japon arkadaşlarımızla bir araya gelip japon mutfağının temel yemeklerini hazırladık ve afiyetle yedik. Arkadaşım saat 4 gibi bize geldi evden bir dünya şey getirmiş şaştım kaldım çünkü zaten önce markete gidecektik. Çavan denilen pilav yenen kabı ve miso denilen çorbayı içmek içmek için kase bile getirmiş. Hatta en uç olarak söyleyebileceğim yumurtasını bile getirmiş kızcağız:) Dedim hani markete gidecektik oradan da sebze alacağız dedi. Marketimize gittik ve gerekli malzemeleri alıp, eve geri döndük.

Önce tenpura diye geçen önce unlu karışıma bulayıp sonra da kızgın ateşte kızarttığımız yemeğin sebzelerini yıkayıp hazırladık. Bir yandan da çorba için patatesi az suyla haşlanmaya bıraktık. Diğer taraftan kabaklı salata için kabakları hazırladık. Bir de salatalık ve turplu turşu hazırladık. Pilavı ise marketten hazır aldık sadece mikrodalgaya atıyorsun.




Arkadaşım bunları yaparken öyle düzenli ki bazen Japonya'da yaşayış amacımın bu olduğuna inanıyorum. Düzeni ve sakinliği öğrenmek. Bir kere ne iş yapacaksa ona uygun kılık kıyafetini ve materyallerini hazırlıyor. Misal markete giderken çoğumuz liste yaparız ben onu cebimde kırış kırış yaparım. Arkadaşım ise küçük bir dosya ile gelmiş sadece not kağıdını koymak için! Hele yemek defteri olayına hiç girmiyorum:)



Sonuç olarak dün yine çok güzel bir akşam geçirdik. Buraya geldiğimizden beri ayda bir görüşüyoruz farklı aktivitelerde sayelerinde burayı daha iyi tanıyoruz. Şanslıyız.

Şuraya da bir  tenpura tarifi kondurayım soranlar için:)


  • 1 bardak soğuk su
  • 1 bardak un
  • 2 adet yine dolaptan olacak yumurtanın beyazı

         (soğuk olmaları çıtır olmasını sağlıyor)

Bu malzemeleri çırpıyorsun sonra kızartmak istediğin sebzeleri kızartıyorsun bizim kabak,tatlı patates vb gibi sebzeleri kızarttık. Ama en beğendiğim, kuşbaşından daha küçük kestiğimiz tavukları, soğan ve mısır taneleri ile beraber buladığımız karışım oldu. Onlar biraz birbirine yapışıyor kızarırken, yerken de harika bir karışım oluyor. Afiyet olsun:)









08 Ağustos 2014

Gilmore Girls



Buraya geldikten sanırım altı ay sonra bilmiyorum nasıl Gilmore Girls'ü izlemeye başlamıştım. Online dizi izleme sitelerinden zorlukla izliyordum çünkü popüler bir dizi değildi.Eski de bir diziydi. Ben çok film, dizi izleyebilen birisi değilimdir. Hele evde izliyorsam uyuklarım, sıkılırım.



Ama Rory ve Lorelai hayatıma öyle bir girdiler ki buradaki en yakın arkadaşım oldular. Rory ortaokuldayken başladık bu serüvene ve Yale'den mezuniyetiyle bitirdik. Rory tam bir kitap kurdu ve kahve canavarı annesi  Lorelai gibi. Tam burada canım Luke devreye giriyor. Luke hayatına bir kere girdi mi sonuna kadar güven verenlerden. Güçlü karakterli. Anneanne Emily hayranım sana zarafetine. Richard gibi kültürlü  bir dede.
Stars Hollow ise benim 'dreamland'm. Her karakter kendine has.





Bugün son bölümü izledim, göz yaşları içinde. Benim için asla herhangi bir dizi değildi. Bir kere dünyanın neresine gidersem gideyim bana burayı Nagoya'yı hatırlatacak. Buradaki tek başıma günlerimi. Diziyi izleyip en güzel yerlerini eşim gelir gelmez ona izlettirdiğim günleri. Her şeyin bitişinin verdiği hüzün. İyi de olsa kötü de olsa biten şeyler mutlaka hüzün veriyor. Çok garip. Çünkü bir şey hepten kötü olmuyor. En kötü gözüken şeylerde bile iyi taraflar oluyor. Tabi kötücül manzaraya çok takılı kaldığımız için asla bunun farkına varmıyoruz ta ki bitti gidiyoruz denilen ana kadar. Sanırım dizinin bitişi bana buradaki günlerin de sonu olduğunu hatırlattı ve hüzünlendim. Hayat okullardaki çağları bölen posterler gibi. Yaşadıktan sonra ayrılıyor dönemlere. İlköğretim, lise heyecanla beklenen üniversite ardından yüksek lisans hadi ne zaman iş.Al sana iş peki ne zaman evleneceğim al bir buçuk sene oldu peki bundan sonra nerede yaşayacağız çocuk ne zaman hep böyle evde mi oturacağım. Sorulara cevaplara ararken geçen zamana da hayat diyoruz işte.
Sevgiyle...