19 Haziran 2014

Yoga,Gezi,Maç ve Yemek

Selam

Kendi kendime başlattığım her devamı gelecek yazısının devamının gelememesi boğdu beni.Yogayı yeniden yazacağım demiştim amacım detaylı detaylı yazıp hem kendimi hem okuyanı bilgilendirmekti.Ama yazamadım sadece denedim.Bir çok farklı yoga dersine katıldım.Sanırım Yin-Yang yoga denilen ve pozların içinde yaklaşık üç dakika kalınan türünde karar kıldım.Aslında ilk yaptığımda içimden geçen tam olarak şuydu bu dersi bir daha seçmeyeceğim.Çünkü uzunca süre aynı  pozisyonda olmak bedenimi zorluyordu.Ve o gün kafama birinin yaptığı haksızlığı takmıştım.Ama o pozlar esnasında bedenim zorlanırken bir yandan da diyorum ki taa Türkiyelerdeki bu kişiyi bu salona taşıdın tebrik ederim.Bir yandan da bacağım kasılı durumda bozmuyorum da derken düşüncelerime hükmetmeyi başardım.İyice temeline indim niye kızgınım,beni temelde sinirlendiren ne vs gibi sorularla.Sonunda bu kişiyi anlamaya çalışarak,içimde sindirdim..Diyeceksiniz ki üç dakika da mı oldu,evet böyle arka arkaya konsantre olma anları sayesinde mecbur odaklandım ve çözdüm.Hatta tüm yoga derslerinin sonunda üstümüze örtü çekip,dümdüz uzandığımız Shavasana denilen bir rahatlama pozisyonu var.Orada uyuyakalmışım,gözümü bir açtım herkes doğrulmuş:)Solumdaki kadın hariç o da derin bir horlama halindeydi benden sonra uyandı.Yani baya bir rahatladık:))

Gelelim ikinci devamı gelecek deyip de getirmediğim gezi yazılarına.Malum annem buradayken epey gezdik. Kyoto,Osaka,Tokyo...Ama taze taze yazmak gerekiyormuş yoksa ayrıntılar uçup gidiyormuş.Bir kez daha gıpta ettim gezi yazarlarına hem gezip hem nasıl yazıyorlar çünkü gezerken sürekli bir koşturma halinde olunuyor,dil beş karış dışarıda.Bir daha ki gezilerde anlık not tutmaya çalışacağım.

Nara Park
Bu dönem kitap bakımından da çok verimsiz geçti her şeyi yarım bıraktım.Neyse ki Moby Dick'i buldum sonunda,sürükleyip götürüyor beni.Çok derin,çok güzel bir kitap.

Geçen pazar maç vardı Fildişi Sahili ve Japonya zavallı kocam tek başına izliyor bir de Drogba girdi maça iyice heyecanlandı beni katmaya çalışıyor olaya ama ben ne kadar çabalasam da onun kadar heyecan duyamıyorum tabi.O gün bi' üzüldüm dedim keşke arkadaşları olsa heyecanını paylaşabileceği.Allah sesimi çabuk duymuş olacak ki bu cuma Japonya-Yunanistan maçı var sabah yedide!Okuldan arkadaşları bize gelecek izlemeye:)Artık bana düşen küçük kahvaltılık şeyler hazırlamak.Geçen gün de hocalarının doğum günü vardı benim kocam benim karım türk yemeği yapar diye kendini ortaya atınca tam iki tencere dolma sardım.Yanında da lokum,cezve ve türk kahvesi gönderdim.Herkes mest olmuş.Bunları neden anlatıyorum.Çünkü hayat gerçekten de paylaşınca,paylaştıkça güzel.İnsanlarla güzel.Biliyorum İstanbul'da insanlar insan ilişkilerinin yoruculuğundan dem vurup,gelenden gidenden yoruluyorlar.Ama aslında hayat insanla güzel.

Baya da yazasım varmış içimdekileri aktarmama pozitif baskı yapan Emel 'e sonsuz teşekkürler:)