12 Kasım 2015

Costco ve Toki Gezisi


Vay be bir hafta ne çabuk geçmiş diyerek başlıyorum satırlarıma. Geçtiğimiz pazar günü Koreli arkadaşlarımızla organize olup ülkemizdeki metro marketi gibi bir yere gittik. Costco diye bir yer. Amerikan malları satıyor. Kartla giriliyor. Korede'de şubesi olduğundan bizim arkadaşların kartıyla içeri girebildik. Bizim evden yaklaşık bir saat uzaklıkta, oraya vardığımızda saat yalnızca on buçuktu ve içeri tıklım tıklımdı. Buranın avantajı uygun fiyata çoklu satın alabilmek. Çünkü normal bir japon marketinde kilo ile alışveriş yapılmaz tane ile yapılır. İlk geldiğimde bu beni canımdan bezdirse de sonraları alıştığımı söyleyebilirim. Yine de bu pazar günkü alışverişin sonunda eve getirdiğim bir çuval patates ve soğana baktıkça mutlu oldum:) Zaten bu aralar iyice annemin cümlelerini kurmaya başladım. Mesela geçen bir gezmemizde, lokantada yemek yerken kendimi şu cümleyi kurarken buldum:" Çamaşırları iyi ki yıkayıp asmışım, hava güneşli, ne güzel kururlar!" Bana neler oluyor:)))

Neyse yeniden market konusuna dönersek alışverişimizi tamamladık aslında orada yiyecektik böyle ikea tarzı kendine özgü ucuz yemekleri var. Ama öyle kalabalıktı ki istemedik. Japon bile japonluğunu unutmuş gibiydi orada. Çıktık dışarıda bir yer bulduk, doyurduk karnımızı. Vejeteryan olmaya niyetliyim ya sözümona her yer steak house!  Büyük ihtimalle yeni yılda girişeceğim bu işe, umarım pazartesi başlarım dediğim diyetlere benzemez. Sonra evlere alışverişleri taksim ederken ufak bir pişmanlık yaşamadım değil onlu yoğurdu küçük buzdolabıma nasıl sığdıracağımı hiç düşünmemişim mesela. Sonra outlet merkezi varmış ona gittik ama o da epey uzaktı gidene kadar zaten kapanma saatine iki saatten az kalmıştı. Hiç sevmiyorum kıyafet alışverişini, eşime mont lazımdı onu hallettik ben de ev için bir kaç bir şey aldım. Burada Franc Franc diye bir ev dekorasyon mağazası var Hong Kong menşeili ba-yı-lı-yor-um! Burada da işimiz bitince kiraladığımız arabayı teslim ettik. Oradan da kafaları çekmeye gittik. Çok güzel bir gün oldu. Sonra iki gün hepten yattım dinlendim.








Çarşamba yollara vurdum kendimi sonra mola verdiğim yerde eşimi aradım tam öğle vaktiydi o da geldi beraber yemek yedik. Sonra kahve içmeye gittik tam karşısındaki starbucksa. Bugün de Koreli arkadaşım oturmaya geldi. Ona kısır ve kek yaptım. Biraz da dedikodu yapınca giderken baş selamını bırakıp yanaklardan öptük birbirimizi. Ben ona türkçe o da bana korece öğretiyor biraz biraz. Yalnız o ne zor alfabedir. Onunla vakit çok güzel geçiyor ama gün sonunda dört dil ortaya karışık konuştuğumuzdan mütevellit hafif bir kafa zonklaması olmuyor değil.

Bir de film izledik onu da not düşmek isterim, çok etkileyiciydi. Sade olanın etkisi hep daha mı çok oluyor ne. Tarkovski'nin Ivan'ın Çocukluğu filmiydi, yönetmenin uzun metrajlı ilk filmi. İkinci dünya savaşı ile ilgili ama ne kan ne vahşet var ama o gerilim iliklere işliyor. Bir de öyle güzel yakınlaşma sahneleri vardı ki çok beğendim. Bundan sonra her hafta bir filmini izlemeyi düşünüyoruz.



Şimdi kaldı cuma-cmtesi-pazar o da eşimin kardeşinin gelişine hazırlıkla geçer.  Önümüzdeki günler hareketli geçecek olsa da haftaya yine yazmak istiyorum. Görüşmek üzere:)

Not: Geziden fotoğraf yok bütün günü kısa videolara çektim. O yüzden çarşamba çektiğim fotoları paylaşıyorum. Bir de bugün çektiğim var tarih 11.11 olduğunda Kore'de ve Japonya'da çubuk krakere benzeyen ama genelde tatlı olan bir abur cuburu birbirine hediye ediyorsun. Arkadaşımda bize gelirken biri bana biri eşime iki tane almış. Arkasına not yazarken çektim.








06 Kasım 2015

Momoko'nun sürprizi



Dün belki de Japonya'daki hayatımın en sürprizli günlerinden biriydi. Şöyle başlayayım anlatmaya. Önceden sözleştiğimiz gibi dün yani perşembe günü Koreli arkadaşım bize gelecekti. Öğleden sonrayı birlikte bizde geçirecektik. Geldi de sohbet muhabbet akşam nasıl oldu anlamadım. Tam kalkmaya yakın zil çaldı. İkimiz de korku dolu gözlerle birbirimiz baktık bir saniye. Çünkü burada maalesef kapı öyle beklenmedik pek çalmaz. Gelecek kişi ile en az bir hafta önce sözleşmiş olunur. Onun dışında postacı çalar kapıyı ondan da genellikle haberim olur. Neyse efenim kapıyı açmaya gittim bir de ne göreym japon arkadaşım gelmiş. İş çıkışı sürpriz yapmış. Gerçekten çok şaşırdım. Çünkü standart bir japon program dışı pek hareket etmez. Mesela biz bu arkadaşlarımızla tatile gitmeye karar verdiğimizde. Tur programı gibi saatli program yapmışlardı. Hep öyleyiz yani. Dolayısıyla ben arkadaşımı kapıda görünce gerçekten çok şaşırdım çok sevindim. Hatta hemen sonra eşimi aradım o da diyor ki emin misin gelen gerçekten Momoko muydu:))))Yani evimde aynı anda iki arkadaşımı birden görmenin mutluluğu çok büyüktü. Çok şükür.




Yaklaşık on gün sonra da Tr'den tatlı bir misafirimiz geliyor eşimin kardeşi. Bizi hareketli günler bekliyor. Tam alıştık buralara kendimize göre çevre edindik şimdi de burası bitiyor. Hem seviniyorum hem biraz içim burkuluyor. Arkadaşlarımdan ayrılacağım için.





Bir de vejeteryanlık mevzusu var kafamda epeydir. Aslında et yememek büyük olay değil benim için
 belki çok saçma gelecek ama sosyalleşmekte sıkıntı yaratır diye düşünüyorum. Yani mesele bir misafirliğe gittik büyük ihtimalle et ana yemek olacaktır. Yememekte o kadar zahmete karşı ayıp ve sivrilik gibi geliyor. Bunu aşabilirsem eti hayatımdan tamamen çıkarmak istiyorum. Ama veganlık çok zor geliyor. Olabilenlere bravo.
mesela bu sandviçteki etleri içinden çıkardım yiyemedim eskiden olsa çok severdim

Geçtiğimiz salı burada tatildi yakınlarda güzel bir park var oraya yürüdük biraz gölet kenarında oturduk çok iyi geldi açık hava. Kış öncesi son sıcak günler. Diğer kalan günlerde spora gittim bu hafta da böyle geçti güzel anlarla. Haftaya görüşürüz:)