25 Aralık 2014

Çocuk Dünyası


Ben yaptım:)

Büyüdükçe yeni yıla girmek daha az heyecan yaratıyor galiba. Hele burada zaman çok hızlı aksın istiyorum hemen geçsin aylar, buradan sonra ne yapacağımızı göreyim istiyorum. Yazları yazlığa gideyim istiyorum eskisi gibi. Çünkü kış ayları sonbahar falan bir şekilde geçiyor yani İstanbul'da nasılsa burada da aynı genelde evde geçiyor. Ama yaz gelince eve tıkılmak beni çok bunaltıyor.
Öyle üç günlük tatiller kesmiyor. Ne de olsa temmuz kızıyım.

Gerçi bin şükür şu anda bir işim var. Bir anaokulunda çalışıyorum. Vakit çok hızlı geçiyor. Sürekli bir şeyler öğreniyorum. Benim etrafımda hiç çocuk olmadı eğer çocuklu bir misafir gelirse eve o zaman da hemen kardeşim devreye girerdi. Kendisi çocuk mıknatısı bugüne kadar ona bayılmayan tek bir çocuk görmedim. Zaten kendisi çok tatlı bir anaokulu öğretmeni. Bense hep ağır ablaydım. Benim muhabbetim hep büyüklerle idi. Hatta şöyle de acı bir söylem var hakkımda yan komşumuz tarafından söylenen "Neslihan hiç çocuk olmadı ki..." yani maalesef öyleydi. Fabrika ayarlarım öyle:)
Ama evrenin benim üstümde bir projesi var. Bana illa ki öğretecek bazı şeyleri. Bir
kere deniyor baktı yapamıyorum gidiyor bir üç beş sene sonra yine karşıma getiriyor. Aa o zaman hakikaten de üstesinden geliyorum. Öğretmeden bırakmıyor kesinlikle. İşte şimdi de bu iş. Sen misin çocuk dilinden anlamayan al sana her yaş grubundan çocuk. İşe başladığım ilk günler dediğim galiba Japonya'da kodese gireceğim çocuğu camdan fırlatan cani anaokulu öğretmeni olarak:)) Çünkü çocuklar bana alışana kadar epey zorlandım. Neden bilmiyorum sanki başlar başlamaz tüm çocuklarla anlaşacağımı düşündüm! Ne saçma değil mi sonuçta onlar da insan küçük insan. Hepsi de cin gibi akıllı. Ve insan dediğin zamanla alışır sever. Bildiğin ilk günler içimden bazı çocuklara diş biliyorum, bana zorluk çıkartanlara:) Kafam bir gidip geliyor yani. Ortaokul ve lise de çalışmış bir insan olarak en zor grubun anaokulu olduğunu söyleyebilirim. Ama en çok şeyi de onlardan öğreniyorum. Mesela çocuk çorabını çıkarmış giydirmeye çalışıyorum o giymek istemiyor giy yavrum giy canım yok kesinlikle istemiyor. Oradan bizi dinleyen başka bir küçük hanım diyor ki çorapsız çocuğa 'Doktora gitmek ister misin çünkü çorap giymezsen hasta olursun ve hasta olursan dr iğne yapar ister misin bunu' diyor. Ve hoop o çoraplar giyiliyor. Her şey bir o kadar basit ama hepsi bana yabancı o yüzden her günüm öğrenmekle geçiyor sayısız dersle. Çocuklar çok zengin bir dünya. Hepsi birbirinden farklı kendine özgü. Sonra nasıl tektipleşiyoruz. Hayret ve acı doğrusu.

Çocuklardan başka bir de anaokulunda yapmam gereken iş el işi. Yani kesme, biçme, boyama, pano hazırlama... Ki ben yine ortaokulda tüm el işi ödevlerimi birilerine yaptırmış bir insanım. Hayatta bir şey beceremem. Ama burada önüme koyuyorlar el işi kağıtlarını makası çam ağacı yapacaksın diyorlar. Yok penguen yapacaksın diyorlar. El mahkum yapıyorum ve nasıl güzel bir terapi oluyor bana anlatamam.

Bir de çocukların beslenme çantalarına değinmek isterim. Zaten bu konuda bir belgesel bile var. Anneler neler yapıyor görmelisiniz. Koy bir sandviç yolla gitsin diye bir anlayış yok. Her kap bir sanat eseri.

Geçen sene dileklerim arasında bu sene bir işe girebilmek vardı çok şükür gerçekleşti. Umarım 2015 de sağlıklı, güzel ve ailemizle birlikte olabildiğimiz bir yıl olur. Mutlu seneler.