20 Temmuz 2011

İki günde iki film

İzlediğim filmleri üstünden zaman geçince unutabiliyorum o yüzden son izlediğim iki filme dair birkaç küçük not düşmek isterim.İlki Desperado idi.Filminden önce müziğini bilirdim çok da beğenirdim izlemekse bugünlere kısmetmiş.Antonio Banderas ve Salma Hayek başroldeler.El Mariachi sevgilisinin intikamını almak için Bucho yu bulup öldürmek istemekte ve tüm bunlar olurken de kan gövdeyi tüm film boyunca götürmekte.
Bir de bu aslında bir üçlemenin ikinci filmiymiş.İlki 'El Mariachi,ikincisi 'Desperado' ve üçüncüsü 'Bir zamanlar Meksika'da'.Film kendini izletiyor çok akıcı,oyuncular süper ama adını koyamadığım bir yavanlık var filmde ya da ben bu tarzı çok sevmediğimden bilemiyorum.





Gelelim bugün izlediğim ikinci filmimize "My life without me".Bu filmin konusu çok klasik,ölmek üzere olan bir anne ölmeden önce yapmak istediklerini belirliyor ve uygulamaya koyuyor.Filmin beğendiğim yanları kadın kahramanın içsel konuşmaları ve kızları için kendi sesiyle doldurduğu doğum günü kasetleri.Oyunculuklar çok iyi gelmedi bana sanki herkes çok donuktu.Bu filmden bir kitap öğrendim.George Eliot'ın Middlemarch kitabı.İngiltere'nin içlerinde hayal ürünü olan bir kasaba ismiymiş Middlemarch.Baya övgü toplayan bir kitapmış.İdefix'ten baktım tükenmiş duruyor.Şimdilik bu kadar sevgilerimle efendim:)

15 Temmuz 2011

Durgun Don





Vakti zamanında eniştem tüm klasikleri büyük bir hevesle almış.Zamanla eşin dostun ufak tefek ödünç almalarıyla koleksiyon giderek küçülmüş ben bunu fark ettiğimdeyse neyse ki çok da geç olmamıştı hemen duruma el koyup kitapların hepsini eniştemden rica ederek (?!) aldım:)İşte bu kitap da taa lise çağlarımdan beri raflarımda durur durur da el sürmezdim.Ne zaman ki thalassapolis'in blogunda haziran ayında bu kitabı okumayı önerdiğini gördüm ve algıda seçicilik kazandım.Hemen başladım okumaya.Gördüm ki hem kitabım eski hem anlatılan zamanlar:)Bu da olaya ayrı bir güzellik kattı.Birinci dünya savaşı sırasında Rusya'nın Don Nehri yakınlarında yaşayan Don Kazakları'nı anlatıyor.Bunu da Gregor Melehov lar (Bazı yayınlarda Melekov olarak geçiyor) aracılığı ile yapıyor.Yeri gelmişken kitap çoğu yerde Durgun Akardı Don diye geçiyor bunun sebebini editör şöyle açıklamış:"O dönemde Sovyet edebiyatının yabancısı olan ve romanın konusu hakkında hiç bir bilgiye sahip olmayan İngiliz okurlarına hem "Don'un bir nehir olduğunu 'flows'(akar)
sözcüğünü ekleyerek açıklamak amacıyla hem de 'Sakin Don','Sessiz Don' ya da 'Durgun Don' gibi kısa bir adın ilginç gelmeyebileceği düşüncesiyle,İngiliz çevirmen çevirisinin ilk bölümüne romanın şiirsel yapısına uygun bulduğu 'Don nehri sakin akar',ikinci bölümüne de 'Don nehri vatanı olan denize akar' adını vermek gereği duymuştur."


Yani demek ki kitaba verilen isim son derece önemliymiş onlara göre.Halbuki birinci cilt okunmaya bir başlanılsa ismin çok da önemli olmadığı görülür.Çünkü hiç de gözümü korkuttuğum gibi değildi gayet akıcıydı.İkinci ve üçüncü ciltte açıkçası biraz sıkıldım çünkü cepheler,iç savaşlar çok yoğundu.Dördüncü ciltteyse yine beklediğim pembe dizi kıvamını yakaladım:)Ama bir çok hazin son oldu üzücüydü.Şimdi kitabın ilk cildinin ilk resmini ve son cildin son resmini koyacağım.Siz de görünce neler olduğunu anlayacaksınız ama tabi okumanız buna yeğdir:)


Son resim
İlk resim
                                            thalassapolis'a çok teşekkürler!



11 Temmuz 2011

Geçen günlerden kalanlar

Selam
Kaç gündür yazamadım çünkü inanılmaz hızla geçti!Bir sürü şey oldu irili ufaklı:)
Sırayla gidersek Willy'lerde kahvaltıdan sonraki ilk olayımız sanırım kınaydı.2 temmuza tekabül eden bugün de kuaför randevumu almış evimde oturuyordum kuzucuk aradı kına yerinin süslenmesi için ufak bir yardım gerekiyordu tamam deyip ona gittim.İki saate yakın sürdü randevuyu hemen iptal ettim tabi.Neyse iş bitti eve döndüm tam apartmandayım evimin kapısına gelirken annem kapının üstünde anahtarı unutarak çıktığını ve şu anda eve girmenin namümkün olduğunu söyleyince bir yandan cinler hemen tepeme doğru yola koyuldular sırf cinler olsa iyi fotodaki grili güzel de bize doğru yolda.Biz kapıda!!!Neyse ki dedem imdada yetişti ve durumu halletti de sakinleşebildim:)Ve hazırlıklara koyulduk.Sağolsun Willy her işime yardım etti:)Geçen yazıda bahsettiğim kına için yaptığımız şey buydu işte.Kafadaki şapkaya dikkat çok şeker şeylerdi.Hem fotodakiler hem de kafadakiler:)                                                                                                                                                      


Sonra ne mi oldu?Pazar günü sevgilim dedi ki adaya gidelim annemler çağırıyor.Çok güzel çok isterim ve fakat hiç hazır değilim randevu iptal edilmiş bir gün önce:)Hemen acil planlar yapıp organize olmaya çalıştık ve gerçekten de ayarlandık ertesi günü deniz otobüsünde bulduk kendimizi.Gitmeden terlik ve elbise alabildim acilen.Pazartesi akşam oradaydık.Çok güzel karşılandık,soframız hazırdı zaten hemen mangal yakıldı bir güzel yedik küçük bir ada turu attık ve yattık uyuduk.Ertesi gün deniz kum güneş akvaryum gibi sularda yüzdük ki bu bünyeye çok iyi geldi.Sonra yarım midye tava,midye dolma,bira ve mekanın sahibinden ikram helva ve yetmedi evet üstüne dondurma derken sevgilim akşama mide fesadı geçiriyordu nerdeyse!Neyse ki hemen nane limon,sıcak su kürleri atlattı.Ama bununla da bitmedi çünkü baba, karagöz balığı almıştı ve mangalda pişirilip yenilecekti yenmese olmazdı bir güzel onu da yedik.Yani desem bu üç gün boyunca acıkma duygumu hemen hemen hiç hissetmedim desem yalan olmaz.Tatilimizin son gününde mermerlerin çıktığı Saraylar Köyü'ne gittik.Burada maalesef acı bir tabloyla karşılaştık viran olmuş bir kilise içi hayvan barınağı haline getirilmiş.Çok kötüydü içinin fotolarını çektik ama sevgilimin makinesinde kaldı sonradan ekleyeceğim.Aynı şey yurt dışında olsaydı eminim büyük bir olay olurdu yada burada bir camiinin başına böyle bir şey gelmesi mümkün bile değil.

www.saraylar.bel.tr


Saraylar aslında güzel bir yer mermer çıkıyor buradan ve mermerlerden çok güzel heykeller yapmışlar ama inanın şu ayıptan sonra anlatasım gelmiyor.Ve tatilimizi gezilerle,güzel yemeklerle,candan sohbetlerlerle sonlandırdık.Döndüm ve koşturmacaya devam ettik.O da diğer yazıma kalsın,sevgiler:)